kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Nisan 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC

Padişah, 1918'de yattığı taht istihâresini anlatıyor

MURAT BARDAKÇI
MURAT BARDAKÇI
İstihâre ve önemli işlerin rüyalara göre halledilmesi konusunun, tarihimizde çok sayıda örneği vardır. Meselâ, Osmanlı Devleti'nin kuruluşu bile, Osman Gazi'nin gördüğü bir rüyaya bağlanır. Osman Gazi rüyasında göğsünden bir çınarın yükseldiğini görmüş ve rüyayı yorumlayanlar, bunun büyük bir devletin kuruluşu demek olduğunu söylemişlerdir. Osmanlı tarihinde bildiğimiz son istihâreye, imparatorluğun son padişahı Sultan Vahideddin tahta çıkmadan bir gece önce, 1918'in 3 Kasım'ında yatmıştı.

BİRADERİN VEFATI
Sultan Vahideddin, 1920'lerin ortalarında San Remo'da sürgünde bulunduğu sırada eski başyâveri Avni Paşa'ya yazdırdığı hatıralarında tahta geçmesini ve istihâre konusunu şöyle anlatır: "...Harbin sonlarına doğru hasta ve ölüm hâlinde bulunan biraderim Sultan Reşad'ın vefatı saatinde, Talât, bana, Çengelköyü'ne saraydan telefon etti. Ziyaretime geleceklerini söyleyip ne vakit kabul edebileceğimi soruyordu. Bununla, bana kara haberi bildirmiş oluyordu. Tabii, anladım ve müteessir oldum. Cevap veremedim. Kim ne derse desin, Sultan Reşad hakikaten melek gibi özellikleri olan bir zât idi. Vefatı, gönlümü yaraladı. Esasen ben saltanat âşığı da değildim. Çengelköyü'nün saf havasına ve köy hayatına alışmıştım.

ABDEST ALIP DUA ETTİ
Talât Paşa benden hemen bir cevap alamayınca biraz sonra telefonla tekrar etti ve gece geleceklerini bildirdi. İskeleye araba gönderdik. Talât ve Enver Paşalarla (Şeyhülislâm) Hayri Efendi geldiler. Taziyeden ve teselliden sonra, tahta geçme töreninin ne vakit ve ne şekilde olacağını sordular. Ben de cevaben "Hele bir kerre merhum biraderime gereken hürmeti ve hizmeti yerine getirelim, dini merasimi yapalım, Sonra konuşuruz" dedim. Böyle çekingen ve üzgün ifadelerimden ve kara haberi bir müjde gibi alacağımı zannettiği için dudakları hayretten kilitlenen resmi heyet bir duraksadı ve tereddüd geçirdi. Nihayet, Talât, "Efendimiz, Allah'ın âdeti cereyan eder. Emr-i hak vâki oldu. Teessür ve saygı tabiolmakla beraber anayasa gereği hanedanın en büyük erkek evlâdı ve veliahd olmanız dolayısıyla öncelikle bağlılığımızı bildirmemize müsaade buyurunuz" diyerek, kalkıp elimi tutmak istedi. Ben de "Acele etmeyiniz. Bu konuda benim de bazı düşüncelerim endişelerim vardır. Bana yarına kadar mühlet veriniz. Bu gece bir defa daha sâlim fikir ile düşüneyim. Hal ve vaziyeti tedkik edeyim. Biraderin son hizmetinde bulunayım ve kat'kararımı vereyim" dedim. Bu gibi tam olmayan cevaplarımdan, tereddüdlerimden büsbütün şaşkınlık ve hayret içerisinde kalan heyet beni yalnız bırakarak dönüp gitti. O gece ibadet ve dua ile meşgul oldum, abdestli olarak yattım ve adetâ istihâreye daldım. Nefsimle mücadele ettim. Nihayet "Hanedan kanunları uyarınca bana gelen saltanatın sorumluluğunu kabul etmeyerek kaçarsam veya istifa edersem vatanvazifeden kaçmış, şahsımı düşünmüş olacağım" dedim. ...Sadece bir fedâkârlık hissi ile, saltanat makamını kabule temayül ettim"