kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Nisan 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Sevgi Kutusu

AYLAR önce bana gelen bir mektup İstanbul Antika ve Dekorasyon Fuarı'nda bir köşe oldu.. Sevgi Kutusu Köşesi.. Çiğdem Simavi ve Berna Tokar el ele vermişler, Sevgi Kutusu imajını yaymak için.. Fuardaki köşede, özel olarak yaptırdıkları Sevgi Kutuları sergilenecek ve vakıf yararına satılacak. Benden de yazımı kullanma izni istediler.
Sevginin izni mi olur?
"Şerefle, gururla" dedim.. O gece, enfes bir piyano resitali vardı Cemal Reşit Rey'de. Bu yüzden açılışa biraz geç gittim. Gittim ki, bizim köşe masal olmuş. Yazı asılı. Kutu mu yok..
"Kapanın elinde kaldı" dedi, Çiğdem Simavi.. "Keşke daha fazla kutu yaptırsaydık.."
İnsanlar sevgiye ne kadar hasretler, ne kadar içlerinde hissediyorlar bu eksiği bilemezsiniz.. Hele günümüzde..
Gözde Erdoğan'ın bana yazdığı mektupla doğan Sevgi Kutusu'nu bir kez daha anlatacağım size.. İçine sevgiler dolan kutuyu..
Seni seviyorum Gözde, Seni nasıl seviyorum bilemezsin, Bana yazdığın o minik mektupta anlattıklarını tüm okuyucularla paylaşmak için nasıl sabırsızlandığımı bilemezsin.
Gözde 13 yaşında, Ankara Koleji ikinci sınıfında okuyor. Şu satırlara bakın. "Ben aslında şanslı biriyim. Çevremde sevdiğim o kadar çok şey var ki. Doğa, kediler, yeşil çimenler, bana gülen güneşli bir gökyüzü ve özellikle ailem. Onları öyle seviyorum ki, birbirimize öyle bağlı, öyle ilgi doluyuz ki, hayatımda bundan daha dolu duygular yaşayamam sanıyorum."
Erdoğan ailesinin bu mutluluğunda çok önemli bir rolü, bana sorarsanız, Gözde'nin mektubunda "not" diye eklediği bölümde anlattığı bir kutu oynuyor. Mucizenin mimarı o.
Sevgi kutusu, diyor Gözde ona..
Bir minik kutu, pembe..
"Anneme, babama, bana ve kardeşime dört kişiye ait bir kutu bu" diyor Gözde..
"Ailemizde bazen birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi hatırlatan mesajların, bazen de özür dileyişlerin konduğu, ya da özel günlerimizde birbirimize yazdığımız kartların, kağıtların, resimlerin durduğu, pembe bir kutu" diye anlatıyor, Sevgi Kutusu'nu. Geriye dönüp bakıyorum.
Mutlu bir çocukluk ve gençlik yaşadım. Harika bir aileydik, annem, babam, ve kardeşlerim. Zaman zaman tatsızlıklar olurdu. Uzardı da. Boşu boşuna. Pisi pisine.
İnsanlar en güzel günlerin hep devam edeceğini sandıkları için, bu tür duraklamalara, yaşarken aldırış etmezler pek. Sonra geriye bakınca, boşa geçen günlere yanarsınız fena halde.
Kendi yanlışlarım yüzünden uzayan tatsızlıkları hatırlıyorum.
Bir özür dileyebilsem, Bir "Beni affet anne, seni çok seviyorum" diyebilsem, iş o an bitecek. Annemin her halinden belli, beni affetmek için çırpındığı.
Ama o domuz gururum var ya, o domuz gururum..
Böyle bir pembe Sevgi Kutusu olsaydı evimizde, ne kolay olurdu oysa özür dilemesi.
Hepimizi canından çok seven, ama daha ortaokuldan itibaren yetiştiği askeri okulların geleneksel Çerkez gelenek ve göreneklerinin etkisi ile, kendi haksız davranışlarını bildiği halde, dönemeyen babam, kimbilir nasıl doldururdu bu kutuyu.
Ne kadar kısa sürerdi, aile içi tatsızlıklar. "Seni seviyorum" demeyi bile gurur meselesi yapan insanlar olduğumuz için ne etkin bir çözüm olurdu, yazmak. Ne kadar kolay yazardık, söyleyemediklerimizi aslında insanın duymaya ölesiye ihtiyaç duyduğu o "sevgi" o "özür" notlarını nasıl anında yazar atardık kutuya. Çok mutluyduk. Ama Sevgi Kutusu bizi çok, çok daha mutlu yapabilirdi.
Nasıl kısa zamanda, nasıl mucizeler yaratırdı o kutu, günlerdir düşünüyorum. Ama siz düşünmeyin. Hemen bugünden tezi yok evinize bir minik, pembe, sevgi kutusu yapın, Bir karton ayakkabı kutusunu bile kaplayabilirsiniz.
Şekli önemli değil. Önemli olan içinin sevgi dolu olması.
Yapın kutunuzu ve sevginin mucizelerini yaşamaya başlayın. Ben yalnız yaşıyorum Gözde. Böyle bir kutu yapsam evime, içine not koyacak kimse yok.
Bu yazımı kes, sizin kutunun içine koy, Benim de kutum olsun o, bir defalık.
Seni çok seviyorum, çünkü.
13 Kasım 1993'te yayınlandı.