Evet, Ataç bir önderdi. Önerdiği sözcüklerin büyük bölümünün benimsenmeyeceğini, yaşamayacağını cin gibi biliyordu. Kendisi 100 metre koşarsa, arkasındakilerin hiç değilse 10 metre ilerleyeceklerini de biliyordu. Onun çabaları olmasa, dilimiz bu kadar çabuk arınmazdı.
Cemiyet yerine Toplum sözcüğünün önerildiği zamanları hatırlıyorum. Bu sözcüğü kullananlarla ne kadar çok dalga geçilmişti.
O arada " Hostes yerine Gökkonuksal avrat denilecekmiş!" diyerek kahkahalar atanlara da rastlanıyordu.
Oysa kimsenin Gökkonuksal avrat diye bir şey önerdiği yoktu. Bunları kendileri uyduruyor, sonra da eleştiri kılıçlarını çekiyorlardı.
Onları okuyanlar da, "Vay canına! Bu öztürkçeciler de gerçekten saçmalıyor!" diye düşünüyorlardı.
Toplum sözcüğünü bir zamanlar yadırgayanlar Cemiyet'i çoktan unuttular bile. Artık yazılarında " toplum "dan geçilmiyor.
Şimdi bakıyorum da, Osmanlıcanın hortlatılmaya çalışıldığını görüyorum.
Çoğu kimse bunu bilinçli olarak yapmıyor. Eskiye dönme amacı gütmüyor.
Amaç, bilgili görünmek, değişik görünmek.
Kimi genç şairlerimizde zaten vardı bu." Tedâvül "den çoktan kalkmış Osmanlıca sözcükleri yan yana getirerek şiirlerinde değişik, özgün bir hava estirme çabası içinde olanlar görüldü. Neyse ki, çok yaygın bir sanat dalı değildi şiir, bu çaba toplumu pek etkilemedi. Ayrıca "modası da çabucak geçiverdi".
Ama toplumu etkileyen bir araç var: Televizyon.
Televizyonda bir şarkı dinliyoruz: " Aşk-ı Kıyamet ". Kısa sürede çok kişinin diline yerleşmiş. Bir " aşk-ı kıyamet "tir gidiyor. Artık ne demekse.
Konuşmacıları dinliyoruz. Şu sıralarda pek gündemde olan bir sözü tekrarlıyorlar boyuna: " Aklı selim insanlar ..."
" Aklı selim insan " olmaz, " aklı selim sahibi insan " olur. " Sağduyu insan " denir mi! " Sağduyu sahibi insan " ya da " sağduyulu insan " denir.
Hiç önemi yok... " Aşkı kıyamet " diyeceksin, " Aklı selim insan " diyeceksin; dinleyen de "Vay canına! Ne bilgili adam!" diyecek.
Bu akımın " fevkalâdenin fevkinde " örneği elbette bir hanım şarkıcımız. Her hafta sonu Seçiciler Kurulu koltuğunda oturup, "Ben çok güzel Türkçe konuşurum" diyor. Sonra da arkadaşlarını gösterip " Heyet-i umumiye " diyor.
Heyet-i umumiye . Seçiciler Kurulu ya da Jüri yerine.
Kimse "Sayın hocam, Heyet-i umumiye, Genel Kurul demektir" diye parmağını kaldırmıyor.
Hanım şarkıcı seyircileri gösteriyor: " Efkâr-ı umumiye ..."
Bir yanlış daha. Zaten kullandığı on Osmanlıca sözcükten dokuzu yanlış. Hangisini düzelteceksin?
Diş macunu reklamlarından ötürü artık çocukların bile bildiği misvak' ı miskal sanan o değil miydi?
Bir daha söyleyeyim: Amaç, bilgili görünmek, üstün görünmek. Onun için, "Arapça değil mi, uydur uydur söyle"... Nasılsa değerlendiren, eleştiren yok.
Yalan yanlış bir dil üretilmekte...
Osmanlıcayı anladık, ama bu dile ne demeli?
Asri Osmanlıca mı, Neo-Osmanlıca mı?
Yayın tarihi: 16 Nisan 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/16//haber,4ED770BE3EBB48419EB8A5AB0F55C9ED.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.