kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Nisan 2007, Pazartesi
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
Kitaplara geçmeyen ve ağızdan ağıza nakledilen tarihe, şimdi sözel tarih diyorlar. Konu hakkında belgeyle bilginin bulunmadığı durumlarda sözel yoldan sağlanan bilgiler araştırmacıyı yönlendirdiği için oldukça işe yarıyorlar. Hüseyin Hüsnü Paşa'nın torunlarından olan dostum Melekşah Arslan, 31 Mart konusunda aile büyüklerinden dinlediklerini bana şöyle nakletti: "Paşa, Selânik'te iken, ailesi İstanbul'da, Kuzguncuk'taki yalıda kalıyordu. İstanbul'daki ilk patırtılardan hemen sonra, Paşa'nın eşi Hayriye ve gelini Aliye hanımlar Kuzguncuk'tan apar-topar Yeşilköy'deki köşklerine gittiler ve Hüsnü Paşa'ya "Yeşilköy'deyiz, iyiyiz, merak etmeyin" diyen bir telgraf çektiler. Selânik, İstanbul'da birkaç saat önce başlayan hadiselerden henüz haberdar değildi ve telgraf karargâhtakilerin garibine gitti. Paşa ve subayları "Orada neler oluyor öyle?" diye meraklanıp İstanbul'la temas kurmaya çalıştılar ve ayaklanmadan ancak böylelikle haberdar olabildiler. Hareket Ordusu İstanbul'a doğru yola çıkmak üzereyken, Selânik'teki en kıdemli kumandan olan Mahmud Şevket Paşa, önce "Beni bu işe karıştırmayın" dedi ama ordu Yeşilköy'e ulaşıp şehre girme hazırlıklarına başlayınca Selânik'ten Hüseyin Hüsnü Paşa'ya bir telgraf gönderdi: Birkaç gün önce "Ben karışmam" diyen Mahmud Şevket Paşa, bu defa "Hemen geliyorum, şehre girmeyin, beni bekleyin" diyordu. Ordunun kurmay başkanı olan Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey, şehre Mahmud Şevket Paşa gelmeden girilmesinden yanaydı. Hüseyin Hüsnü Paşa'ya "Beklemeyelim, girelim" dedi ama Hüsnü Paşa "Biz başıbozuk ordusu değiliz, kumandanımız ne emrederse onu yaparız" cevabını verdi. Selânik'ten gelen Mahmud Şevket Paşa böylelikle ordunun başına geçti"