Hikâyesi beni çok etkilemişti. Türkiye'den Etiyopya'ya sporcu transferi için gidenlerin aklında aslında çok başka bir atleti alıp ülkeye getirmek vardı. Ama onlara 8 çocuklu fakir bir ailenin ufak tefek kızı tavsiye edildi. Kız gerçekten de vücut yapısı olarak çok küçüktü. İsmi Hevan'dı. Hevan 1999 yılında formalite bir evlilikle Türk vatandaşı oldu. Kocasını sadece nikâhta gördü. Hevan olan ismi artık Elvan'dı. Aynı yıl boşandı ve kendi soyadını geri aldı. Milli atlet Elvan Abeylegesse'den bahsediyorum. Yakınlarda ikinci kez, 10 bin metrede Avrupa Kupası'nda altın madalyayı kapan atletimizden, gururumuzdan.
Bir ara "Kim Türktür kim değildir" gibi garip bir tartışma çıkmıştı. Hani yurtdışında bizi Türk olarak en iyi kim temsil edebilir diye... Hatırladınız mı? O zamanlar Hıncal Ağabey çok güzel bir yazı yazmıştı Elvan üzerine. Sonra da eklemişti
Ne mutlu Türk'üm diyene, Türk olana değil! Haklıydı!
Kim kimin daha fazla Türk olduğuna karar verebilir ki? Elvan'ın kendisine ait olan, 10 bin metrede birincilik unvanını kimseye kaptırmadığını duyunca inanılmaz sevindim. Bu aralar gazeteye pek gidemiyorum, malum hormonlar da tepemde, kendi kendime, evde, inanılmaz duygulandım.
Ertesi sabaha kadar....
Pazar günü gazetelerin hiçbirinde Elvan'ın başarısı yeterince verilmemişti. Biri SABAH olmak üzere sadece iki gazetenin birinci sayfasında çok küçük yer alabilen Elvan daha ne yapmalıydı acaba haber olabilmek için? Milli atletimiz 10 bin metrede birinci oldu! Aloooo! Duyan yok mu? Oysa o küçük kız büyük bir risk alarak antrenörünü değiştirmişti. Dünyaca ünlü atletler bile antrenör değişikliğinde bocalar. Hatta içlerinde kariyerlerini bile kaybedenler vardır. (Kaynak: Cüneyt Koryürek)
Bizim kızımız ise kendisine daha yararlı olacağını düşündüğü başka bir çalıştırıcıyla beraberdi ve bırakın kariyerini kaybetmeyi, unvanını kimseye kaptırmıyordu. Bir umut pazartesi gazetelerini bekledim. Her yerde "Elvan yurda döndü" diye minik bir haber. Ne yarıştan bir fotoğraf var ne de havaalanından. Spor sayfaları sadece futbolla doluydu. Futbola bu kadar düşkün, sıkı bir FB taraftarı olarak, isyan ettim.
Yoksa bu birincilik benim düşündüğüm kadar önemli değil miydi? Yoksa her önüne gelen koşup madalyayı kapıyor muydu?
Bir bilene sormak lazım tabii. Cüneyt Koryürek'i aradım. "Çok önemli" dedi. Üstelik otoriteler "Elvan'a hiçbir şans vermiyorken..."
Kimse kusura bakmasın.
Uzaklarda bir yerlerde ufak tefek bir kız...Elinde Türk bayrağı ile zafer turu atıyor...Ve biz uyuyoruz!
Yayın tarihi: 11 Nisan 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/11//haber,96DD61C6333D4294AD95489858DC4BB6.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.