|
|
Kusura bakmayın, eleştireceğim!
YILMAZ Özdil, geçen cumartesi günü Sabah'ta kaleme aldığı yazısında 1968 yılının yılbaşı televizyon akışını yazmıştı. Saat 21.51'de sona eren, bugünkü programlarla kıyaslanmayacak kadar kuru, sıkıcı programlar dizisiydi. Özdil'in yazısından, "Bugünkü televizyonları fazla eleştirmeyin, düne bakın ve şükredin" fikri çıkıyordu. Son paragrafındaki ifadeler ise televizyonu eleştiren biri olarak doğrusu beni pek şaşırttı. Hani ne yalan söyleyeyim, biraz üzerime alındım. Şöyle diyordu Özdil: "Eleştirelim televizyonları... Entel bir hava veriyor insana. Eleştirelim de... Pespayelik sınırı olduğu gibi, ukalalık sınırı da var. Bazen dünü hatırlayıp, bugünün kıymetini bilmek gerekiyor herhalde..." Özdil'in "entel havası veriyor" diyerek kimi kastettiğini bilmiyorum ama ben bir televizyon eleştirmeni olarak televizyonu "dününe bakmadan" eleştirmeye devam edeceğim. Gördüğüm pespayelikleri de "sınır tanımadan" ve "ukala görünmeye aldırmadan" yazacağım. Düne bakıp, şükretme meselesine gelince... Yılmaz Özdil, ağırlıklı olarak siyaset yazıyor. Ben şimdi tutup da 1946'dan önceki tek partili dönemi kriter alıp, "Ülkede siyaset şahane oldu. Birçok parti kuruldu. Düne bakın da şükredin" desem, siyasi eleştiri yapanları da "Ukalalık etmeyin kardeşim" diye uyarsam, haklı olur muyum? Programlar çoğalınca televizyona, partilerin sayısı artınca da siyasete "kalite" gelmiyor ne yazık ki... İkisinin de durumu ortada... Bence eleştirelim. Hem televizyonu, hem siyaseti... Eleştirelim ki, kendilerine çeki-düzen versinler.
|