|
|
Uzaktaki köyün çocukları
BAYRAM süresince NTV ekranında her öğlen Bam Teli'nden seçmeler vardı. Bende büyük iz bırakan Edirneli çocukların röportajını tekrar izledim. Yüreğim kanayarak... Edirne'de hepsi birer darbuka virtüözü olan çocuklara mikrofon uzattı Tayfun Talipoğlu, "Büyüyünce ne olmak istersiniz?" diyerek... Bir tanesi "Ebru Gündeş'in arkasında darbuka çalmak isterim" dedi. Öyle zor şartlar altında yaşıyordu ki, umutları bile gölgeliydi çocuğun. Bir starın gölgesinde kalmıştı yani. Niye "Ben Burhan Öçal olmak, tek başıma konserler vermek istiyorum" değil de "Ebru Gündeş'in arkasında çalmak istiyorum..." Hep "arkalara iteklenmenin" ezikliğinden miydi yoksa?.. Talipoğlu mikrofonunu bir başka çocuğa uzattı, aynı soruyu yineleyerek: "Büyüyünce ne olacaksın?" Çocuk, kararlılıkla yanıt verdi: "Fabrikada işçi olacağım..." Tabii ki işçi olmak kötü değildi. Ama neden "Fabrikada patron olacağım, müdür olacağım" değil de, "şçi olacağım" ha? Belli ki çocuklarımızı büyütemediğimiz gibi, umutlarını da güdük, kavruk bırakmışız. Umut edemeyen çocukların ülkesini yaratmışız farkında olmadan ya da olarak... Kaçırdığım bir bölüme de rastladım Bam Teli'nin tekrarlarında. Talipoğlu, Şanlıurfa yolunda cipiyle ilerlerken gözü yol kenarında bekleşen 4 ilkokul üniformalı çocuğa ilişti. Neden 45 derecelik öğle sıcağında bekleştiklerini merak edip, yanlarına gitti: "Ne bekliyorsunuz burada çocuklar?" Hep birlikte yanıt verdiler: "Öğretmenimizi!.." Oralarda okul bulup, okula gitmek bir çile, öğretmen bulup, okumak başka çileydi. Meğer genç kadın öğretmen, asfalta iki kilometre mesafedeki köy okuluna gitmeye korkarmış. Yolda köpekler saldırıyormuş çünkü. Çocuklar da her öğlen, asfalta kadar gelip, öğretmenleri Hicret Uğurlu'yu karşılar, sonra hep birlikte yürüyerek okula gelirlermiş. Tabii akşam da öğretmenlerini yine asfalta götürüp, şehir merkezine giden minibüse bindirirlermiş... Köylerinin adı Kırkmağara idi çocukların. Bu isim bile pek çok şeyi anlatmaya yetiyordu. Mağara devrinin çocukları, cilalı öğretmen çağının keyfini sürüyorlardı!.. Bam Teli yine bam telime basmıştı işte... Gözlerimi yumdum, yumruklarımı sıktım, dudaklarımı ısırdım... Bayramdı, çocuklar sevinmeliydi ya, ondan...
|