|
|
CIP salonundaki plastik laleler favorim
Bülent Eczacıbaşı Atatürk Havalimanı Dış Hatlar'daki yeni CIP salonunu görünce şok olmuş. Öylesine şaşırmış ki ne diyeceğini bilememiş, yüzü asılmış. Haberi okuyunca "Ah," dedim, "Hani yazacaktın, unuttun işte!" Temmuz ayı ortalarına doğru ben de o şerefe nail oldum (hani Business Class yolcuların, çeşitli kart sahiplerinin yararlandığı salon). Ne yalan söyleyeyim, Eczacıbaşı'nın şokuna benzer bir duyguyu ben de yaşadım. Nefesim kesildi. Bir süre konuşamadım. Yeni CIP salonu, güya Osmanlı mimarisi ile günümüz konseptinin harmanıymış. Örneğin, Dolmabahçe Sarayı'nın giriş holünün tavan detaylarından alıntı yapılmış. Saraydaki motifler bilgisayar tekniğiyle cam üzerine taşınarak CIP'nin tavanına yerleştirilmiş. Hatta TAV CEO'sunun açılışta söylediklerini bile not almışım. "Dünyada örneği olmayan böylesi güzel bir salonu açmaktan gurur duydum." Dünyada örneği olmadığı kesin. Abartılı koltuklar, süslemeler... Ne gerek var onca şaşaya? Saray desem saray değil, Osmanlı çizgisi desem o da değil. Karmakarışık bir durum yani. Asıl favorim ise plastik laleler. Uzun süre daldım gittim o lalelere, bir nevi meditasyon sağlıyor hani. İnsanın Sarı Laleler şarkısından bile soğuyası geliyor. Uzun lafın kısası ben CIP salonunu hiç beğenmedim. Mimarını duyunca bu sefer gerçekten şaşırdım çünkü çalışmalarını keyifle izlediğim, iyi bir mimar, Dara Kırmızıtoprak. Kırmızıtoprak, yaklaşık 700 kişilik bir ekiple, 2 milyon dolara 6 ayda bitirmiş yeni salonu. Ya aceleye geldi, ya basireti bağlandı, artık bilemiyorum. Üşenmeyip diğer ünlü mimarlara sordum "Siz nasıl buldunuz?" diye. Şimdi sıkı durun. Hiç biri beğenmemiş. Ama iş yazmaya gelince... "Orada dur," diyorlar. "Bizi polemiğe sokma, aman Dara duymasın!"
|