 |  |

Her hastalık psikiyatri servisinde tedavi edilmez ki...
Temel sağlık kontrolü yaptırmak için hastaneye gitmiş. Ertesi gün yolda arkadaşı Rıza'ya rastlamış. Rıza "Ne oldu? Sağlığında bir sorun çıktı mı" diye sormuş Temel'e. Bunun üzerine Temel eli ile ağzının yarısını kapatıp, Rıza'nın kulağına eğilmiş, "Bende gizli şeker varmış" diye fısıldamış. Bazı ülkelerde de toplumun akıl sağlığını ve istikrarını tehdit eden sorunlar da yüksek sesle söylenmez. Bunları herkes bilir ve konuşur. Ama bunlar yazılmaz, siyasetin ve düşünce hayatının gündeminde yüksek sesle tartışılmaz. Diyelim ki ülkenin iç ve dış politikasını da, ekonomisini de, dünyada benzerleri pek çok olan birkaç konuya kilitlemişsiniz. Aklın ve çağın gereği olan çözümler üretmek ve siyaset mesleğinin uzlaştırıcı öğelerini devreye sokmak yerine, bunları "Tabular" listesine yerleştirmeyi yeğ tutmuşsunuz. Sonunda ne olur biliyoruz.
FISILDAMAK Ülkenin ileri gelen ve ileri giden her kesiminden insanlar bir araya geldiklerinde, birbirlerinin kulaklarına, bu sorunları çözmeden ülkenin global yarışta geri kalmaya mahkum olduğunu fısıldarlar. Bu sorunlara kendilerince çözümler üretirler. Ancak bu sorunlaşmış konular kamuoyu önünde tartışılırken, aynı insanlar fısıldaştıklarındaki düşüncelerini açıklamazlar. Bu sorunların "Taviz verilmez milli davalar" olduklarını söylerler. Çünkü o toplumlarda, medeni cesaret de, siyasi cesaret de, "Ya tepki alırsak" diye rafa kaldırılmıştır. Bu şekilde o ülkenin sorunları hiç çözülmeden "Krizler stoku"na atılıp, yüzyıllardan diğer yüzyıllara aktarılır. Çok sık olmasa da, bazen bazı liderler çıkar bu toplumlardan. Tabu sayılan konuların, aslında çağdaş ve akılcı çözümlerle sorun olmaktan çıkabileceğini kanıtlarlar. Toplum vizyon sahibi ve cesur liderlerin, sosyopolitik ve ekonomik yaşamı çok kısa sürede A'dan Z'ye değiştirebileceğini görür. Yazılı hafıza olamadığı için de bunlar hemen unutulur ve kısa sürede statüko yeniden ağırlığını koyar. Siyaset de, düşünce de, eski hamama eski tas olmayı sürdürürler.
AHLAK VE CİDDİYET Böyle toplumlarda "Ahlak", "Erkeklik","Sadakat", "Ciddiyet" gibi kavramlar da yüksek sesle söylendiklerinde herkesin alkışını alır. Ama medya da, kamuoyu oluşturan odaklar da, cinsel ilişkilerin uluorta konuşulmasına, özel hayatların alabildiğine teşhirine, kimin kimi aldattığının yazılıp çizilmesine dönük bir dünyadan yanadır. Kitap okumamışlar böyle toplumlarda kültür ve düşünce odağı olur. Kitap yazanlar ve hatta dünyanın en önemli yazarlık ödüllerini alanlar ise karalanır, horlanır. Böyle toplumların üniversiteleri bir yandan "Aydınlanma" yı, "Müspet İlim"i, "Özgür Düşünce"yi, "Çağdaşlık"ı kutsarlar, bir yandan da farklı düşünceleri seslendirenleri, toplumun gerçeklerini yansıtanları aforoz ederler. Belirli kesimler için "Batılı" olmak temel hedeftir ama toplumun siyaseti, idaresi, özgürlükleri ve şeffaflığı ile Batılı olmasının, ülkeyi böleceğini söylerler. Hem iç ve dış barışı savunurlar, hem de içte ve dışta düşmanlar ve tehditler üretmeye çalışırlar.
POPÜLİZM Bu noktada bir başka Temel hikâyesini hatırlayalım. Midesi bozulan ve sürekli altına kaçırdığı için çok rahatsız olan Temel, hastaneye gidip mide-bağırsak uzmanına muayene olmak istemiş. Ama yanlışlıkla psikiyatri servisine gitmiş. Arkadaşı Rıza bu durumun sonucunu sorunca da "Altıma yine kaçırıyorum. Ama artık bu beni rahatsız etmiyor" cevabını vermiş. Alışılmışı ve sloganları tekrarlayıp bunları yazanlar ve söyleyenler belirli kesimlerden alkış ve destek aldıklarında, sosyo-politik ve ekonomik hastalıkların devam etmesine rağmen huzurlu olabiliyorlarsa, "Popülizm"in, düşünce hayatının psikiyatri servisi olması ihtimalini de düşünmelidirler.
|