|
Boğaz'ın en yeşil tepesini koruyalım lütfen...
|
|
Hey gidi günler hey... Gazetede Boğaz'daki Sevda Tepesi'nin imara açılmak üzere olduğunu ve bu dev yeşil alanın, aslında hemen önünde bulunan ünlü Kıbrıslı Yalısı'nın bahçesi olduğunu okuyunca, belleğim çok gerilere gitti. Mimar Sinan Yüksek Mimarlık Bölümü'nü bitirmek üzereyim. Rölöve dersi için, Kıbrıslı Yalısı veriliyor: Bu tarihsel binaya girmek ve her şeyini ölçüp planını çıkarmak... Sevgili dostum Türker Bingöl'le birlikte gidiyor ve rahmetli büyükelçi Emin Dırvana'nın nezaket dolu karşılayışıyla, günler boyu çalışıyoruz. Neyse... Önemli olan Sevda Tepesi. Aslında 'mimar-başkan' Kadir Topbaş haklı. Eğer devlet, burasının satışı öncesinde birine, hele bir yabancıya, hele hele bir kral ailesine belli ölçüde imar hakkı vermeyi vaat etmişse, bunu yerine getirmek zorunda. Devlet sözlerinin devamlılığı ilkesi vardır ve Suudi ailesinden (ne kadar olursa olsun!) para aldıktan sonra buraya çivi bile çaktırmamak, en azından ayıptır. Ama öte yandan bakıyorsunuz; burası Boğaz'ı Boğaz yapan sayılı yerlerden biri. Birçok tepe gitti, lüks konutlara teslim oldu. Ama burası hâlâ yoğun bir yeşile, yüzlerce eski ağaca sahip. Tüm bekâretini koruyor. Doğrudur, Türkler bakirliği sevmezler, her boş alana bina yapmak, her yeşilliği betonla doldurmak merakındadırlar. Ama artık buna bir dur denmeli. Dünyada Boğaziçi gibi başka yer var mı? Ve Sevda Tepesi gibi üçbeş yeşil alanı da elden çıkarırsanız, Boğaz'dan geriye ne kalacak? Bu eşsiz su yolu ancak çevresiyle, çevresindeki yeşilliklerle ve de insan eli yalılar, köşkler, ahşap evlerle güzel çünkü. Tek başına bir anlamı yok. Onun için, bence devlet devletliğini göstermeli ve Boğaz'ı korumak adına, bu değerli parseli kral ailesinden geri almalı.
|