|
|
Neden okumuyoruz?
Hep örnek verilir Batı'dan; "Herkes otobüste, metroda kitap okuyor," diye. O kadar yolculuk ettim, öyle herkesin taşıtlarda kitap okuduğunu görmedim. Hem İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de gelin de okuyun bakalım. Ne kitap okuması, ayakta duracak yer bulmanız mucize. Şiir kitaplarını düşünün. Bizde bir şairin ilk kitabı genellikle bin basılıyor. İngiltere gibi bir ülkede W. H. Auden gibi ünlü bir şairin kitabının baskı sayısı iki bin. Üstelik İngiltere dışında, Türkiye'de bile satılıyor bu kitaplar. Yaşar Kemal'in, Orhan Pamuk'un okur yelpazesi, birçok Batılı yayıncının bile dudaklarını uçuklatır. Bizdeki sanat dergilerinin, edebiyat dergilerinin satışları, başka birçok ülkedeki örneklerinden daha yüksek. Ya yayımlanan kitap sayısı? Her ay yüzlerce kitap yayımlanıyor. Bunların her biri, ama az ama çok, belirli sayıda okura ulaşıyor. Üstelik nasıl bir ortamda? Televizyonlarda kültür programlarına hasret kaldığımız bir ortamda. Düzeyi sürekli düşüren amansız bir yarışma ortamında. İnanılmaz bir eğitim düzeni (ya da düzensizliği) ortamında. Köşeyi dönmek uğruna her şeyin 'mubah' sayıldığı bir ortamda. Aydın olmanın küçümsendiği, hor görüldüğü bir ortamda. Böyle bir ortamda, aslında "Neden okumuyoruz?" diye değil, "Neden okuyoruz?" diye, "Nasıl oluyor da hâlâ okumayı becerebiliyoruz?" diye sormak gerekir.
|