|
|
Stüdyoyu tanıtan film müziğiydi
Sinemada özgün müzik yapımından önce seslendirme stüdyolarında üç beş klasik müzik plağı bulunurdu. Müziğine bakarak filmin hangi stüdyoya ait olduğunu anlardık
Bir İstanbul Film Festivali'ni daha kapatıyoruz. 25 yıl önce alçakgönüllü bir "film gösterileri" etkinliği olarak başlayan şenlik, yıllar içinde geniş kapsamlı bir şölene dönüştü. Biz de bu haftaki köşemizi sinemaya ayıralım yine. Film müziği üstüne kısa birkaç notla başlayayım. İlk gençliğimizde yerli filmlerin tanıtma yazılarında "müzik direktörü" olarak bir ad geçerdi. "Direktör"ün görevi müzik bestelemek değil, başka bestecilerin yapıtlarından ya da şarkılarından uygun parçalar seçip filmin çeşitli yerlerine serpiştirmekti. Seslendirme stüdyolarının herbirinde üçer, bilemediniz beşer klasik müzik plağı bulunurdu. Müziğine bakarak filmin hangi stüdyoda seslendirildiğini hemen anlardık. Bazı yönetmenler titizdi. Sözgelimi, Halit Refiğ stüdyodaki plakları kullanmaz, ötekilere benzemesin diye evinden başka bir plak götürürdü.
*** Bir film için ilk özgün müzik 1906'da yapılmıştır. İtalya'da Romolo Bacchioni, Malio del'Oro ile Pierrot Innamorato adlı iki sessiz filmin gösterilişi sırasında çalınacak müzikleri besteleyerek bu işin öncülüğünü yapmıştır. Uygulama on yıl sonra ABD'ye sıçramış, Victor Herbert The Fall of Nation için yaptığı müzikle ülkesinin bestecileri için yeni bir kapı açmıştır. En çok film müziği yapan bir Amerikalıdır. Max Steiner, 1932'de The Bird of Paradise ile başlayarak otuz yıl içinde tam 306 film için özgün müzik bestelemiştir.
*** Film müziği konusunda bir de kısacık anı... Atilla Tokatlı 1960'ta, başrolünü Ulvi Uraz'a oynattığı Denize İnen Sokak için özgün müzik besteletmişti. Lale Sineması'ndaydım. Film başladı. Filmle birlikte elektronik müzik de başladı. Seyirci bu tür müziğe alışık değil. Beş dakika, on dakika... Sonunda balkondan bir ses yükseldi: "Ulan, bu ne bitmez akortmuş be!"
|