|
|
|
|
|
Denizin altında çilingir sofrası
|
|
Armatör Kahraman Sadıkoğlu: 'Otomobille su kayağı yaptım. 25 metrede balıklarla rakı içtim'.
Hyatt Otelleri sahibi bir türlü randevu vermiyordu. Chicago'ya gittim. Eşi ile yemek yerken şampanya ile masalarına oturdum, oteli Türkiye'ye getirdim.
25 metre derinlikte balıklarla rakı içtim
Armatör Kahraman Sadıkoğlu "Hayatımda hiçbir zaman 'olmaz' sözcüğünü kabul etmedim. İmkânsız kelimesi lügatimde yok" diyor
"25 metreye bir masa bir sandalye indirip balıklarla rakı içtim. Ama çıkarken ölüyordum. Tekne pervanesi başımın yanından teğet geçti".
Kahraman Sadıkoğlu'nu anlatmak için sayfalar yetmez. "Karşısına bir otur bak ne hikâyeler çıkar" diyenler yanılmıyormuş. Hayatımda hiçbir röportajda bu kadar gülmemiştim. Sadıkoğlu'nun lügatınde imkansız, yapılamaz, olmaz kelimeleri yok. Ama gerçekten de yok. Öyle bir hayatı var ki nereden başlasam bilemiyorum. Karadenizli armatörün Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra anne zoruyla İngiltere'ye üniversite okumaya gönderilmesinden mi bahsetsem, yoksa her gece okulun köpeklerini kasaptan aldığı etle besleyerek üniversiteden kaçmasını mı anlatsam?
BİRİNİ
UYUTABİLİRİM Batık Independenta gemisini çıkaran o. Hyatt Regency'i Türkiye'ye getiren o. Göcek'te ilk yüzer evi yaptıran yine o. Basra Limanı'ndaki batık gemileri çıkaran Sadıkoğlu aynı zamanda Dubai Sultanı'na dünyanın en büyük yatını da yaptı. Üstelik Atatürk'ün yatı Savarona'nın da işletmecisi. En iyisi sihirbazlık merakından başlamak. Kahraman Sadıkoğlu okumak için gittiği İngiltere'de bir sihirbazın gösterisinden çok etkilenerek bütün parasını sihirbazlık alet edevatına yatırmış. Örneğin birini uçurabiliyor, parçalara bölebiliyor, uyutabiliyor ve bir kadının sutyenini dokunmadan çıkarabiliyor. Nasıl mı? "Uçurma işlemi çok basit. Yukarıda bir mıknatıs vardır, uçacak kişinin beline bir metal bağlanır. O kadar basit. İkiye bölme durumu hep aynalarla göz yanılsaması. Birden uyutmak ise tamamen krem işi. Nemlendirici krem gibi bir şey. İki parmağınıza sürüp boyun altına uyguluyorsunuz, insan bir süre sonra uyuyor. İngiltere'den döndüğümde eve arkadaşları, aileyi topladım, gösteri yapacağım. Kurban da evin aşçısı. Fakat o heyecanla kreme fazla daldırmışım parmakları adam ona dokunur dokunmaz küt dedi düştü bayıldı. 20 dakikada ayıltamadık. Böyle kazalar oluyor tabii. Geçenlerde sutyen numarasını deniyorum. Pek de tanımadığım bir kalabalık. İşin sırrı bir eşarpta. Eşarbı kadının sutyeninin içine koyuyorsunuz, onu çekip çıkarınca kendiliğinden eşarp sutyen şeklini alıyor herkes öbürü çıktı zannediyor. Ben de onu deniyorum. Fakat denemeyi yaptığım hanım göğüsleri güzel gözüksün diye fazla destek yapmış. Benim eşarbı çekmemle birlikte bütün destekler de ortalığa fırladı. Çok fena oldu tabii."
SOYADININ ÖYKÜSÜ Kahraman Sadıkoğlu tam bir deniz tutkunu. Kayak kadar dalmaya da meraklı. Hatta 25 metreye bir masa bir sandalye indirip balıklarla rakı içmişliği bile var. Gülerek anlatıyor. "Yüzeye çıkarken ölüyordum. Mustafa Taviloğlu teknesiyle yanaşıyormuş, beni fark etmemiş, pervanesi başımın yanından teğet geçti." O Türkiye'nin en eski armatör ailesinin en küçüğü. 142 yıl önce Naravazovski, Odessa, Oti hattında takalarla başlayan serüvendeki o zamanki isim Sadıkzade. Ardından Kalkavanlar ve Sadıkoğulları geliyor. Bir süre önce vefat eden anne Vuslat Sadıkoğlu Atatürk'ün yaveri Kemal Kalkavan'ın kızı. "Atatürk yaverine 'Git dağdan eşkıyanın elinden silahları al silahımız yok' demiş. En sonunda toprak karşılığında eşkıya dağdan inmişler. Atatürk'ün ordusunda silahlı olarak ilk vazife yapanlar eşkıyadır. Bu başarısından sonra Ata, yaverine Kahraman demiş. Benim ismim oradan."
CENAZEDE KIRMIZI HALI Dayanamayıp araya giriyorum. Geçtiğimiz günlerde annenizin cenazesinde camiye kırmızı halı serildiği için eleştirildiniz. Niye kırmızı halı? "Haberimiz bile yoktu" diyor. "Ama düşünüyorum da Vuslat Hanım'a da kırmızı halı yakışırdı. Cumhuriyet kadınıydı annem. Atatürk'ün kucağına çıkmışlığı vardır bir-iki yaşındayken." Vuslat Sadıkoğlu gibi otoriter bir anne için Kahraman Sadıkoğlu gibi ele avuca sığmayan bir oğlana sahip olmak kolay mı? Değilmiş. "Annemi anlamanız için bir şey anlatacağım. O zamanlar ünlü bir sanatçı ile aşk yaşıyordum. Annem çok mutsuzdu. O zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı'na söylemiş. Ben de komutanı ziyarete gittim. Komutan beni kasımpaşa'da küçücük bir odaya attırdı. Üç saat sonra geldi ve 'Ayıp değil mi askerden kaçmak, seni NATO'da bir boşluk var oraya gönderiyorum, San Francisco'ya' dedi. Eve gitmeme bile izin vermedi. Havaalanına vardığımızda bir baktım dört ablam ve annem beni geçirmeye gelmişler. Meğer annem organize etmiş her şeyi. Amaç beni sevgilimden ayırmak. Askerliği 18 ay San Francisco'da yaptım."
KÂHİNE ÇOK İNANDIM Ya kaçırılma olayı? Saddam'ın askerleri tarafından iki ay rehin tutuldunuz. Korkmadınız mı? "İngiltere'de bir kahine gitmiştim. Ellerinizi siyah bir boyaya batırıyor sonra beyaz bir sayfaya bastırtıyor sonra geleceğinizi söylüyor. O bana 80'li yaşlara kadar yaşayacağımı söylemişti. Yine o kahine giden bir akrabamız, 31 yaşına dikkat et uyarısıyla karşılaşmış ve o yaşta vefat etmişti. Ben bu olaydan çek etkilendim ve sonumun Irak'ta olmayacağına inandım. Kurtarıldıktan sonra askeri bir hastanede kontrole alındım. Doktor 'Ben senin gibi rehine görmedim' dedi. 'Sinirlerin hiç yıpranmamış.' O kadar inandım yani öldürülmeyeceğime." Kahraman Sadıkoğlu'nun vasiyeti de hayatı kadar ilginç. Savarona'dan denize gömülmek istiyor. Bolero eşliğinde. "Mümkünse deniz temiz olsun" diyor gülerek. Vedalaşırken takılıyorum, falcı başka neler söyledi. "Siyaset" diye cevap veriyor, göz kırparak. "Siyasete atılacakmışım."
balcicek@sabah.com.tr
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|