Çınar olmak...
Şair; yıllar önce "hasret" in en kederli şiirlerini yazarken Gülhane Parkı'ndaki çınar ağaçlarına benzetmişti kendini: "Ben bir çınar ağacıyım Gülhane Parkı'nda/Ne sen farkındasın bunun, ne polis farkında..." Parktaki onlarca asırlık çınarın arasında kim fark edecekti ki "o" nu? Herkes onu sürgünlerde sanırken, o yurt toprağına kök salmış bir çınar olup gizlenmişti işte polis takiplerinden. Oradan denize ve mavi gökyüzüne bakıyordu. "Bir ağaç gibi tek ve hür..." "Çınar ve insan" ın tek kimlikte buluşması, edebiyat ve "hasret tarihi" nin en anlamlı satırlarından birini oluşturmuştu. Nâzım Hikmet'in hasretinin.
Fakat. O görkemli şiir dışında, insanın sadece uzun ömrü nedeniyle "çınar" a benzetilmesinin hüzünlü bir yanı yok mu sizce? Hatta haksız bir tarafı? Yitirilen uzun ömürlü kişilerin ardından; "asırlık çınar" benzetmeleri yapılır ya hep... Türkiye'de yüz yaşın üstünde insanların yaşıyor olmaları, insan ömrünün uzuyor olması açısından sevinç vesilesidir elbette. Ama o uzun hayatı gerçekten çınar gibi yaşamak, sevinmemize sebep olabilir mi? Çınar benzetmesinin, asırlık ağaçların "cisimsel görkem" leriyle de ilintisi vardır belki. Ama, asıl çağrışım "uzun ömrün ortak paydası" ndan geliyor, biliyoruz. Çınar gibi yaşamak? Yaşamak mıdır?
En uzun ömürlü insanların Kafkaslar'da yaşadıkları bilinirdi hep. Hikâyeleri de birbirine benzerdi. Doğdukları köyde ölen insanların hikayeleri. Uzun yaşamları boyunca o köyden bir kez bile dışarı adım atmadan. Hiç trene binmeden. Hiç otobüsle gitmeden. Uçağın adını bilmeden. Televizyon seyretmeden. Gazete okumadan. Dünyayı dert etmeden yani. Mihail Şolohov'un "Ve Durgun Akardı Don" romanındaki gibi, ağır ve sakin akan bir nehir gibi geçip giden yaşamlar. 120 yıl. 130 yıl. Bazen daha da fazlası. Bir çınar gibi işte.
Uzun bir yaşam mıdır bu şimdi? Aynı insanları ve aynı manzarayı seyrederek ve aynı yolları arşınlayarak kaç kilometre gidilebilir ki? Bir çınar olmak yerine bir kuş olmak daldan dala sıçrayan ve mevsimler ve asırlar arasında zıplayan. Yaşamak bu olabilir mi mesela, ömrü bir çınardan kat kat kısa olsa da?
Kim kimden uzun ömürlüdür? Kim kimden gençtir, kim kimden yaşlı aslında? Geçenlerde Meclis kürsüsünde 21 yaşında bir çocuk konuştu "Çocukların Bayramı" nda. Gülünüp geçildi tebessümlerle, olabilir. 21 yaşında çocuk saydılar, ne olacak ki? Saysınlar. Ama... Aynı meclis kürsüsünde bir vakitler, şöyle sormuştu, sanal değil "sahici" başkan: "Kabul edenler, etmeyenler, edilmiştir!" 21 yaşını henüz aşmış "çocuk" ları; "çocuk" tan saymamış ve asmışlardı. Kuş kadardılar baktığında, parmak kadar! Parmaklarını kaldırıp indiren "koca koca" adamlarla kıyasladığında. Olabilir! Olabilmişti zaten. Lakin. Çınar mı uzun yaşar, yoksa çınarlar arasında daldan dala sıçrayan kuşlar mı? Kimi zaman kanadından vurulan, kimi zaman bir ökseye yakalanan. Sorulmalı o zaman: Kimdir gerçekte en uzun yaşayan? Ve... Kimdir asırlık çınarların gölgesinde yıllarca dallanıp budaklanan?
|