1 Mayıs 1977'den Şemdinli'ye Türkiye
Nazan Ünaldı, Jale Yeşilnil, Meral Özkol, Tevfik Beysoy, Ercüment Günkut, Hüseyin Kırkın, Bayram İyi, Nazmi Arı, Hikmet Özkürkçü, M. Atilla Özbelen, Mehmet Ali Genç, Bayram Sürücü, Kenan Çatak, Özcan Gürkan, Hülya Emecan, Rasim Elmas, Ali Yeşilgül, Mustafa Elmas, Diran Nergis, Kıymet Duman, Ömer Narman, Kahraman Alsancak, Aleko Konteus, Hacer İpek Sarman, Bayram Çıtak, Hasan Yıldırım, Niyazi Darı, Leyla Altıparmak, Hamdi Toka, Sibel Açıkalın, Mustafa Elmas, Yücel Elbistanlı, Kadir Balcı, Ahmet Gözükara... Daha adil, daha aydınlık bir Türkiye isteği dışında ortak bir yanları daha vardı. 1 Mayıs 1977 günü İstanbul Taksim Meydanı'ndaydılar ve korkunç bir komplonun kurbanı oldular. Türkiye, yarı örtülü bir faşizmin pençesinde kıvranırken milyonlar özgürlük ve eşitlik istemlerini yükseltmeye başlamıştı. Özel Harp Dairesi, Kontrgerilla veya adına ne derseniz deyin, devreye girdi. Atatürk Kültür Merkezi'nin yakılması, Eminönü vapurunun batırılmasının ardından 1 Mayıs Taksim Katliamı gerçekleştirildi. Türkiye adım adım açık faşist rejime hazırlanıyordu. Aradan yıllar geçti ama başta o meydanda can veren 34 kişinin yakınları olmak üzere kimse 1 Mayıs 1977 Katliamı'nı planlayıp gerçekleştirenleri ortaya çıkaramadı. Şemdinli'de olduğu gibi yargı dıştan müdahalelerle kesintiye uğradı. Olayın üzerine gitmek isteyen Savcı Çetin Yetkin görevden alındı. Failler, planlayıcılar hiçbir zaman ortaya çıkarılamadı. Ancak, yıllar içinde olayın Amerika'nın organizasyonu sonucu 1952'den itibaren NATO'ya bağlı tüm Avrupa ülkelerinde kurulu Gladio, Kontgerilla ve Özel Harp Dairesi isimleriyle bilinen kurumun işi olduğu anlaşıldı. Kontgerilla siyasi hayatımıza 12 Mart 1971 askeri darbesiyle girmişti, 12 Eylül faşist darbesi öncesi faaliyetlerinin doruk noktasını yaşadı. Toplumda korku salmak, otorite arayışı duygusunu artırmak için her türlü kanlı eyleme başvurdu. Kahramanmaraş ve Çorum katliamları, kanlı 1 Mayıs kutlamaları ile Türkiye'yi adım adım istediği noktaya sürükledi. Türkiye bu insanlardan hiçbir zaman hesap sormadı, soramadı. Ne 1 Mayıs'tan dolayı, ne 16 Mart'tan dolayı, ne de Abdi İpekçi suikastinden dolayı. Şemdinli'de küçük bir bölümüne tanık olduğumuz güçler, her zaman şeffaflık isteyenlere üstün geldi. Hukuk hep içi boş bir kavram haline getirildi, kimse gerçeği ortaya çıkarma görevini yüreklice üstlenemedi. Bugün 1 Mayıs 1977 katliamının üzerinden 29 yıl geçti. 1 Mayıs'ın bile içinin boşaltıldığı, Bahar Bayramı'na dönüştürüldüğü bir ortamda masum insanların canına kıyanlardan hesap sorulmasını talep etmek çok safdillik olur herhalde. Ama bu gerçek. 29 yıl önce o meydanda kurulan pusuda can veren 34 canı saygıyla anmamamızı gerektirmez. Yazının girişindeki o 34 insan, kanlı bir projenin tesadüfi kurbanlarıydı. Yakın tarihin bu kanlı olaylarının hesabını soramayan Türkiye demokrasisi, bugün hala karanlık olayların üzerine gidecek cesareti kendinde bulamıyor. En iyisi umudu kaybetmemek ve tribündeki taraftar gibi haykırmak belki de... Güzel günler göreceğiz çocuklar Güneşli günler göreceğiz...
|