|
|
|
|
|
|
Babamı küçükken kaybetmek en büyük travmam
- Filmde Pelin Hanım'ın canlandırdığı Lale karakterinin geçmişte yaşadığı bir travma var ve aslında tüm yaşamı bu travma üzerine kurulu. Sizlerin geçmişte yaşadığınız bir travma var mı? E.K.: Var tabii, babamı 9 yaşında kaybetmiş olmak bende, çok sonra fark ettiğim ciddi bir travmaya neden oldu. Beni başka yerlere bile sürükleyebilecek bir travmaydı. Şimdi kızımla, eşimle kurduğum ilişkide çok belirleyici oluyor bu. İnsanlarla kimi zaman fazla bile gelebilecek sevgi dolu yaklaşımlarım da buna dayanıyor belki de. Benim hayatımda en unutamadığım olay budur. Geçmişe bakıp hatırlamaya çalıştığımda da 10-12 yaş arası çok net değil hala. Bunun bir travma olduğunu çok net olarak kendime itiraf edebilirim. P.B.: Benim bir travmam yok. Benim de ailem birbirine yakın, bağlı bir aileydi ve inanılmaz güzel bir çocukluk geçirdim. Hiçbir yakınımı kaybetmedim. Ama bu beni inanılmaz kırılgan yapıyor. Bu yaşa kadar hiçbir travmayla karşılaşmamış olduğum için en küçücük şeyde paramparça olabiliyorum. Örneğin geçen yaz köpeğim öldü ve ben bir iki ay kendime gelemedim. Dolayısıyla kendimi camdan yapılmış gibi hissediyorum, her an kırılmaya müsait gibiyim.
- Filmdeki diyologlarınızda doğaçlamalar var mı? E.K.: Yok. Doğallık duygusu öyle hissettirdiyse ne güzel. Yönetmen senaryoyu da yazan olunca zor biraz. Senaryoyu başka biri yazmış olsaydı belki olabilirdi (gülüşmeler). Bütün film içinde, benim karakterim için konuşacak olursak bir ya da iki cümleyi geçmez. P.B.: Benim için bir yer var; "h. s...r" dediğim yer (gülüşmeler). O senaryoda yazılı değildi ama çıktı işte. Ama çok da duyulmadı neyse ki. E.K.: Duyuluyor, duyuluyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|