Merdiven 40'a dayanır!..
Merdiven bir kurtarıcıdır her şeyden önce. Öyle olmasaydı, üstlerinde merdiven taşıyan kırmızı renkli arabalara, trafikte geçiş önceliği tanınır mıydı? Harfler ile çıkarız sözcüklerin katına. Oradan da tümcelere... Bu yüzdendir ki, bir merdiven görünümündedir, "Harf" sözcüğünün ilk harfi. Bir oyun alanıdır merdiven. Efendim, basamakları geniş olanlar için bu düşüncemin doğru olduğunu mu söylüyorsunuz!?. Ama ben, basamaktan değil, tırabzandan söz etmek istiyorum. Tırabzan ki, kaydırağıdır, annelerinin oyun parkına götürmediği çocukların... Ve tahta bir merdiven kızak oluverir çocukların altında, karlı bir kış gününde. Tırabzandan kayan çocuk neşe içinde gülümserken, yanından hızla geçtiği adam, üç-dört basamakta bir durmakta ve soluklanmaktadır. Ne de olsa çocuk, merdiven dayamamıştır yaşlılığa. Merdiven dayamak!.. Bir insanın yaşı sorulduğunda yanıt olarak kullanılır bu deyim: "Ellisine merdiven dayadım"... Yirmisine merdiven dayadım, denmez oysa. Ya da, otuzuna!.. Kırk!.. Evet, kırk yaştır, merdiven dayamak deyiminin kullanıldığı alt sınır. Türkçe deyimlerin güzelliğine borçlu olduğumuz şiirlerden biri de, Ahmet Haşim'in "Merdiven" adlı şiiridir: Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak Son basamağında ölüme çıkılan tek merdiven idam sehpasınınkidir. Amerika'nın Leavenworth hapishanesindeki bir mahkum, kaldığı tek kişilik hücrenin penceresinden kendisi için kurulan idam sehpasının yapılışını seyreder. Marangozun birkaç basamaklı merdivenin tırabzanını büyük bir itinayla zımparaladığını görünce de sorar: "Bunu neden yapıyorsun?" Marangoz alaycı bir şekilde gülümser: "Eline kıymık batmasın diye"... Annesinin çabası sonucu cumhurbaşkanı tarafından affedilen mahkumun adı Robert Stroud'dur. Ama siz onu "Alcatraz Kuşçusu" olarak tanırsınız. Merdivenli sokakları olan kentleri severim. Çocukluğum Trabzon'un "Merdivenli Sokağı" nda geçti ne de olsa. Ne de güzel sokak adları var İstanbul'un: Merdiven Sokağı, Merdiven Yokuşu, Merdivenli Bayır, Merdivenli Çeşme, Merdivenli Hamam Çıkmazı... Kocaman bir kasabaya dönüşen İstanbul'un "Merdivenköy"ü bile vardır. Ama, eski İstanbul kartpostallarında gördüğümüz Yüksekkaldırım'ın basamakları, dar bir şerit halinde, otomobillere açılan yolun iki yanına sıkışıp kalmıştır... Rıfat Ilgaz, çantası dolu olarak Yüksekkaldırım'ı çıkan postacı İlhami Efendi'yi anlatır "Bu Merdivenlerden" adlı şiirinde: Bir düşün, ne demiş Haşim Amcan, Vermiş de tatar böreğini gövdeye, Ağır ağır çıkacaksın demiş, bu merdivenlerden, Böyle soluk soluğa değil! Rıfat Hoca'nın, dizelerinde Ahmet Haşim'i alaya aldığı şiirinin yanı sıra, İrlandalı yazar Bernard Shaw'un da, Hollywood filmlerini eleştirirken merdiven kullandığı görülür: "Hollywood'da bir filmin yüzde doksan beşi, merdivenlere tırmanıp inmekten ya da arabalara girip çıkmaktan oluşuyor. Oyunlarım, onların çok ilgi duyduğu merdivenlerde geçmiyor. Böyle olunca da, sinema sanatından anlamadığım söyleniyor." Merdiven çıkarken bir başkasının önüne geçmek uğursuzluktur. Merdiven altından geçmeye kalkışmak da öyle!.. Bunun nedeni, merdivenlerin Tanrılara uzanan yollar olduğu inancıdır. Bu inançlar günümüzde varlıklarını sürdürseler de, basamakların tahtadan yapılması inancı terk edilmiştir. Demirden basamak yapılmaz. Tanrılar, yeraltından maden çalan insanlara kızabilir ne de olsa!.. "Maazallah" deyip, kulağımızı çekerek tahtaya vurmalı üç kere. Ne asansör, ne de "yürüyen"lileri pabucunu dama atabilmiştir merdivenin!.. Daha doğrusu atmıştır da, o kendisini duvara dayayıp çıkıp almıştır her seferinde. Merdiven, güvenilir dostlarından biridir insanlığın. Başımızın sıkıştığı anda yardımımıza koşar merdiven. Unutmayın, binalarda "Yangın Asansörü" değil, "Yangın Merdiveni" vardır!..
|