|
|
|
|
|
|
Toplumsal travma yaşıyoruz
"Dün Gece Bir Rüya Gördüm"de birbirine aşık iki genci canlandıran Emre Kınay ve Pelin Batu başarılı oyunculuklarıyla övgü topluyor. Kınay "Toplumun yaşadığı travmayı karşılayan bu filmi 5-10 milyon kişinin izlemesi lazım" diyor.
Türk sinemasının başarılı oyuncularından Emre Kınay ve Pelin Batu, Ulaş Ak'ın yazıp yönettiği ve geçen hafta vizyona giren "Dün Gece Bir Rüya Gördüm" filminde bir araya geldi. Film farklı tepkiler alsa da hemen herkesin hemfikir olduğu bir şey var; güçlü oyunculuklar. Birbirine aşık iki genci canlandıran Kınay ve Batu ile aşk, uyuşturucu ve travmalar üzerine konuştuk. Genç yönetmenleri desteklemekten yana olan ikiliyle söyleşimizde kahkaha eksik olmadı.
- "Dün Gece Bir Rüya Gördüm" oldukça genç bir yönetmenin ilk filmi. Bu projenin içinde yer almaya nasıl karar verdiniz? Emre Kınay: Bize de durmadan Scorsese'den teklif gelmiyor, Hollywood'un dev yönetmenleri kapımızda yatmıyor (gülüşmeler).
GENÇ YÖNETMENE DESTEK - Ama tanımadığınız bir yönetmenin ilk filminde rol almak sizin açınızdan risk değil mi? E.K.: Aslında biraz Pelin sebep oldu benim filmde oynamama, çünkü o benden önce dahil olmuş ve beni Ulaş Ak'a o önermiş. Açıkçası ben çok iddialı filmleri sevmiyorum, daha naif filmleri seviyorum. Bu hikaye naif ve tırnak içinde söylüyorum 'Türk filmi gibi' geldi. Sinematografimin içinde böyle bir film olsun istedim. Bir de Ulaş çok heyecanlıydı projesini anlatırken, o heyecanını reddedemedim. Rol de zorlu ve güçlü bir roldü. Pelin Batu: Ben her zaman genç yönetmenlerle çalışmak isterim zaten. Dediğiniz gibi bir oyuncu için riskti. Senaryo ne kadar iyi olursa olsun, öncesi olmayınca nasıl bir proje olacağını göremiyorsunuz. Ama genç yönetmenlerin de film çekmesi lazım ve bizlerin de onlara destek olmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Rol de şimdiye kada gelen rollerden çok farklıydı. İnişli çıkışlı, dengesiz bir karakterdi. Bunlar bir oyuncu için çok elverişli şeyler. Genelde insanların tipine bakarak benzer roller geliyor. Arada sırada farklı roller önerilince temiz hava gibi oluyor.
- Bu filmde içinize sinen ve sinmeyen neler oldu? P.B.: Oyunculuklar konusunda bütün karakterler abartmaya çok elverişliydi. Emre'nin oynadığı karakter de, benimki de çok teatral oynanabilirdi. Ama çok sade, yalın, minimal oynamışız ve o doğallık bence filme çok şey katıyor. İçime sinmeyen dersen; evet bazı sahneler var hoşuma gitmeyen ama sonuçta oyuncu olarak bütünün bir parçasısınız ve bu yönetmenin filmidir. E.K.: Yaptığımız şeylerin üstüne konuşmayı çok sevmiyorum aslında ama benim de sevdiğim sadelik. İçime sinmeyen ise final. Final başka türlü olabilirdi diye düşünüyorum ama kötü diye bir kenara da koymuyorum. Pelin'in de dediği gibi biz bütünün bir parçasıyız. O anlamda çok da fazla söz hakkım olduğunu düşünmüyorum. Gerçekten söz hakkı olan filmi izleyen seyircidir.
SENARYO DEĞİL GERÇEK - Film uyuşturucu bağımlısı bir kızın etrafında gelişen olayları ve yaşadığı aşkı anlatıyor. Günümüzde artık uyuşturucu her yerde. Sizin bir yerde karşınıza çıktı mı? E.K.: Şahsen ben karşılaşmadım ama "reality show"ları çok seyrederim, sağlam dramalar oluyor. Yerli yabancı kanallarda izlediğim zaman uyuşturucuyla ilgili ciddi şeyler görmüştüm. Ama bence filmin çok önemli bir kısmı değil o. Sevgi ve sevgisizlik üzerine kurulu bir film bu. Eğer bu filmi izleyen aileler, çocuklarıyla daha çok sevgi bağı kurması gerektiğini düşünürse bu film işini yapmış demektir. Ayrıca film için "klişe" deniyor olabilir ama gündüzleri yayınlanan kadın programlarında bunun canlı örneklerini görüyoruz. Bu bir senaryo değil yani, bu senaryoyu daha ağırıyla yaşayan gerçek hikayeler dinledim ben.
- Filmde de değinildiği gibi sorun yaşayan insanlar uyuşturu, alkol gibi kadın programlarına da sığınıyor artık. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? E.K.: Bunu yakalamış olmanız çok güzel. P.B.: Bütün film boyunca gözünün içine sokuluyor nasıl yakalamasın (gülüşmeler). E.K.: Yani bu çelişkiyi yakalamış olması güzel. Ne diyeyim yahu!? (gülüşmeler) E.K.: Hayatında boşluk olan herkes bir şekilde dolduruyor. Televizyondaki bu duruma hakikaten çok kızıyorum ama bu bir gerçek. Yine de bence toplum olarak ne yaptığımızı bilmez hale gelmişiz, yani toplumsal bir travma var. P.B.: Biraz umutsuzlukla da ilgili aslında. E.K.: O manada sorduğunuzda bu filmi 5-10 milyon kişinin izlemesi lazım, çünkü o travmayı karşılayacak bir film.
Eylem BİLGİÇ
|
|
|
|
|
|
|
|
|