Zuhal ve Hülya'nın "aldatması"...
Aslında ne ağır, ne zor bir itiraf... Daha doğrusu bir hayal kırıklığı... "Evliliğin en iyi tarafı aldatmayı iki taraf için de zorunlu kılması" demiş Zuhal Olcay, Mevlüt Tezel röportajında... Gazete, Zuhal Olcay'ın bu sözlerini, "Aldattığının itirafı mı" sorusunu öne çıkararak vermiş... Zuhal Olcay'ın, Haluk Bilginer gibi aldatmış olma olasılığı üzerinde durmuş... Aşkın Nur Yengi'nin karşıtını aramış... Oysa, Zuhal Olcay aynı röportajda aynen şöyle diyor: "Hayatınızın belli dönemlerinde aşk yaşamak istiyorsunuz... Sonra başka bir dönem geliyor... Aşkın yıpratıcı doğasından kaçmak için kendinize küçük bir liman arıyorsunuz... İnsan sürekli değişen bir varlık... Ancak her şeyin daha çabuk tüketildiği de bir gerçek..." Evlilikte aşk ve sevgi korunabilir mi?.. İşte orada Zuhal Olcay'ın hayatının şifreleri var... "Bu özeni sağlamak mümkün mü?.. Ya da ne kadar mümkün... Bu sorunun yanıtı beni aşıyor..." Evliliğini aldatmayla bitirmiş bir kadının, evlilikle ilgili çıkardığı sonuçlardır bunlar... Sadece karşı tarafı suçlayarak kolaycılığa kaçmadan... Evliliğe bir teleskopla bakarak; vardığı sonuçları bizzat kendine ve herkese anlatarak...
İşte o analizin sonunda o çok can acıtıcı söz geliyor: Evliliğin en iyi tarafı aldatmayı iki taraf için de zorunlu kılması..." Kocası aldattığı için mi aldattı Zuhal?.. Ya da aldatmadı ama aldatmayı düşündü?.. Kocasına olan aşkın o yıpratıcı halinden, o hep takıntıyla yaşamaktan bıktığı için mi, başka bir limana sığınmak istedi?.. Yoksa her şey artık çok çabuk tüketildiğinden, aslında aşkı da tükendiği için mi o limanda demirledi?.. İki çok ünlü kadın... İki evlilik... İki aldatma... Ve iki ayrılma... Zuhal Olcay ile Hülya Avşar'a dikkatli bakın... Birbirinden siyahla beyaz kadar farklı olan iki kadının hayatlarındaki kesişme noktasına dikkat edin... İki aldatılan çok güzel kadın, aslında aldatan kocalarından çok evliliği sorgulamaktadırlar. İnsanları ayağa kaldırmamak için çok açık söylemiyorlar... Ama yeterince açık etmektedirler ki, evlilik aldatmaları beraberinde getirmektedir... Aslında evlilik yavaş yavaş bitmektedir... İki çok güzel kadını, evlilikle ilgili bu kadar radikal ve cesur düşünmeye iten nedir?.. Neden, aldattıkları sağır sultan tarafından duyulan kocalarına kısa yoldan verip veriştirmek varken, onlar çok daha zoru seçmektedirler?.. Kadının da aldatabileceğini, belki kendilerinin de aldatmış olduklarını ima etmektedirler?.. Ellerinde kocalarını mağrur, kendilerini mağdur gösterecek her türlü imkan varken, neden kendilerini bile tartışma konusu yapacak bir noktaya sürüklenmektedirler?.. "Zalim adam, gül gibi karısını bıraktı gitti, görüyorsunuz güzelliğimi" demek varken, neden evliliği sorgulamaktadırlar?.. İnsanlar tarafından mağdur oldukları için omuza alınacakken, neden Galileo gibi mağrur bir ifadeyle kendilerini de ateşe atmaktadırlar?.. Çok cesur oldukları için mi?.. Çok güzel oldukları için mi? Hem cesur hem güzel oldukları için mi?.. Yoksa bir sanatçı ruhu taşıdıkları için mi?.. Sanatçının kendisine karşı pek yalan söyleyemediğini bildikleri için mi?.. Kendine karşı yalan söyleyebilenlerin gerçekten sanatçı olmadıklarını bildikleri için mi?.. Her şeye rağmen, hayatla yüzleşebilecek güçleri olduğu için mi?.. Yoksa hepsi birlikte sadece insan oldukları için mi?.. Zuhal Olcay ve Hülya Avşar... İki çok güzel ve aldatılan kadın... Sözlerine dikkat edin...
|