kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
  » Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Körfez savaşında kafayı yiyenlerin hikayesi
Körfez savaşında kafayı yiyenlerin hikayesi
Bir müzikal biyografi bir büyük aşk öyküsü
Geyşalar melodramın kıskacında

Körfez savaşında kafayı yiyenlerin hikayesi


Kubrick'in "Full Metal Jacket"ı kıyaslanabilecek bir savaş filmi olan "Jarhead" unutulmayacak sahnelerle dolu.

İlk iki filmini birer başyapıt saydığım İngiliz kökenli tiyatro ve sinema yönetmeni Sam Mendes, yeni filminde yine çıtayı yüksek tutuyor. Ve ortaya en azından Kubrick'in "Full Metal Jacket" iyle kıyaslanabilecek bir savaş filmi koyuyor. Film, 1990 başlarının Körfez Savaş sırasına geçiyor; "Üç Kral"dan beri bu garip savaşa değinen ilk önemli film... Önce çok uzun bir bölümde, Amerikan bahriye komandolarının eğitimine tanık oluyoruz. Bu bölüm, "Full Metal Jacket"in ünlü eğitim bölümünden hiç de eksik kalmıyor. Gencecik insanların öncelikle acıma, hoşgörü, insan hayatına saygı, koruma içgüdüsü gibi temel insancıl duygulardan nasıl sıyrılıp birer öldürme makinesi haline getirildiklerini izliyoruz. Aynı zamanda, o genç insanların nasıl aşırı Amerikan milliyetçiliğiyle beyni yıkanmış birer itaat otomatı haline dönüştürüldüklerini de... Sonra savaş başlıyor. Ama bu 'ilk Saddam savaşı', diğerlerine benzemeyen garip bir savaş. Çölün ortasında konuşlanmış ve sayıları gitgide artmakta olan askerler, önce diplomatik temasların sürmesini bekliyor. Çılgın Saddam'ın taviz vermeye niyeti olmadığı anlaşılınca, işgal edilmiş Kuveyt halkını kurtarmaktan çok buradaki zengin petrol kuyularını korumaya yönelik olduğu kısa zamanda anlaşılan harekat başlıyor. Ama nasıl!... Bir türlü düşmanla sıcak temas sağlanamıyor, askerler 'bir kez bile ateş edememekten' yakınır hale geliyorlar. Uzaktan ateşe verilen petrol kuyularının cehenneme çevirdiği bir gökyüzü görülüyor, kaçan ya da Saddam'ın kimyasal silahlarıyla kömürleşmiş Kuveytlilere rastlanıyor. Ve o gürbüz Amerikan gençleri, yavaş yavaş tüm dengelerini yitirmeye, giderek çıldırmaya başlıyorlar. İnsanı şaşırtan filmlerden biri bu... Beklediğimiz klasik savaş sahneleri yok, kahramanlık edebiyatı yok, gerilim yok. Demek ki kitleye, sıradan sinema seyircisine kolay kolay tavsiye edilecek filmlerden değil... Buna karşılık, öncelikle soğukkanlı, zekice, aydın işi bir savaş sergilemesi ve bunun getirdiği savaş karşıtlığı var. Savaşı gülünçleştirerek, anlamsızlığını, kabalığını, insanlık-dışılığını sergileyerek eleştirmek, yapılacak en iyi şey değil mi?

KOLEKTİF ÇILGINLIK
Ama, daha da ötesi ve önemlisi, sinema var, sinema sanatı var. Film, çok gösterişli olmasa da kolay unutulmaz sahneleri art arda diziyor. Özellikle ikinci yarıdan itibaren... Böylece, yanan petrolun çılgına çevirdiği bir at, bir kez olsun ateş edip adam öldürme şansını kaçırınca çıldıran keskin nişancı, Araplarla ilk karşılaşma gibi sahneler, mutlaka savaş sineması antolojilerine girmeyi hak ediyorlar. Ve yaşanan kolektif çılgınlık, bulaşıcı bir hastalık gibi o genç ruhların birinden öbürüne geçiveren dengesizlik duygusu çok iyi veriliyor. Bu filmi sanki savaşın korkunçluğu üzerine bir belgesel gibi izlerken, adına savaş-sonrası sendromu denen şeyi de çok iyi kavrıyoruz. Hikaye zaten başlıca kahramanların savaş-sonrası yaşamlarından verdiği kısa kesitlerle sonuçlanırken, filmin belleğimizde çöreklenen izlenimleri, sanki onları ve de savaşı yaşamış tüm askerleri daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Ve böylece film, belki "İnce Kırmızı Hat"tan beri en iyi savaş filmi olarak anılarımıza yerleşiyor.

JARHEAD * * * *
Yönetmen:
Sam Mendes
Senaryo: William Broyles Jr.
Görüntü: Roger Deakins
Müzik: Thomas Newman, Tom Waits
Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Jamie Foxx,Peter Sarsgaard, Chris Cooper, Lucaz Black, Rini Bell
Universal (UİP) yapımı.
DİĞER SİNEMA HABERLERİ
 'Bize neden kıydılar Hacivatım?' 'Ah bir bilebilsem'
 Bir bilgisayar oyunundan beyazperdeye
 Woody Allen New York'tan Londra'ya taşınıyor
 Berlin'de ustalar geçidi
 Çok görkemli bir edebiyat uyarlaması
 Dehayla çılgınlık arasındaki ince çizgi üzerinde
 Türk Rambo'lar Irak'ta
 İsrail ve Filistin: Acının uzaktan akrabaları
 Bağdat cehenneminde ilan-ı aşk
 "Aşk Mevsimi"nin kahramanları 30 yıl sonra tekrar...
 Harry Potter serisine rakip bir masal ve düşler alemi
 DVD dünyasında yeni sürprizler
 Halk masalı değil televizyon şovu
 Genç olmanın dayanılmaz ızdırabı üzerine bir film
 Costa Gavras özentisi siyasal Meksika yapımı
 Bir düşler İstanbul'unda dönen dolaplar
 Güzelliğe yenik düşen bir canavarın öyküsü
 Polanski'nin 19.yüzyıl Londra'sı
 Sert erkekler, haydutlar ve yasa koyucular
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
    Yaşama Dair
  » Sinema
    Gurme
Şarap dolabında ayran satılmaz
Şarap dolabında ayran satılmaz
Mehmet Yalçın şarap ve viski hakkında kitapları olan yıllardır bu...
Bursa'nın iskenderine hamsili yorum
Bursa'nın iskenderine hamsili yorum
Karadeniz mutfağıyla Güneydoğu mutfağını buluşturan Laz Dürümcü hamsi...
Türk müzisyen Afganistan'da okul açıyor
Fransa'da yaşayan kadın orkestra şefi Sera Tokay, dört yıl...
Çin'e okumaya gitti fotomodel oldu
Ankara Üniversitesi öğrencisi Bengü Ergin Çince'sini geliştirmek için...
Şehrin zavallı çocukları
Şimdilerde çoğu çocuk dört duvar arasında yaşamak durumunda kaldığından,...
Nasıl beslendiği çok önemli
Bebekler 6. aylarından itibaren anne sütüne ek besinlere de ihtiyaç duyar. Peki...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.