|
|
|
|
|
Evlat acısı bu hale getirdi
|
|
Yılbaşı gecesi akraba kurşunuyla ölen Samsunlu minik Tuğba'nın acısı anne babasını kahretti... Üç ay önceki mutlu aile tablosu maganda kurşunuyla bozulurken, acılı anne baba 4 gün içinde 20 yıl birden yaşlandı...
Kendimi asla affetmeyeceğim
Yılbaşı gecesi bir akrabasının sıktığı mermiyle hayatını yitiren Tuğba’nın annesi: Giydirirken kanlı canlıydı, ölüsünü getirdiler.
Samsun'da Derebahçe mahallesi, Umurbey sokak... 5 katlı bir apartmanın önündeyim. Başımı kaldırıp bakıyorum. Bu teras o teras mıydı? Hani yılbaşı gecesi küçücük bir çocuğun ölümüne tanık olan? Merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başlıyorum. Her katta ayrı bir ziyaretçi... Beşinci katta duruyorum. Kapı ardına kadar açık, önü ayakkabı dolu. Bir kadın çıkıyor odadan. Bizi görünce "Gazeteden mi?" diye soruyor. Başımızı sallıyoruz. Ben önde İlhan arkada giriyoruz. Öylesine solgun yüzü var ki düştü düşecek diye düşünüyorum. Eliyle odayı işaret ediyor, gözleri dalgın.Hep beraber odaya giriyoruz.
'SESİ DUYDUM YIKILDIM' Geçip oturuyor koltuğa, daha sormadan anlatmaya başlıyor. "Söyledim öğretmenine. Kızımın şapkasını sakladım, defterini sakladım ama kendisini saklayamadım. Hoca bana emanet etti, eve gönderdi, ben kızımı ertesi gün okula gönderemedim. Kızımı hayatta tutamadım." Karşımda öylesine acılı bir anne var ki ne desem boş. Ne sorayım ki şimdi? Birgül Keskin'in canı, minik kızı, sakındığı, üstüne titrediği bebeği gitmiş. Ne diyeyim? "Silahla ne işiniz vardı, yılbaşını kurşun atarak kutlamanın sebebi nedir, bir anlatsanıza" diyemiyorumtabii. Uzun süre sessizlik oluyor. "Çok çalışkan bir çocukmuş" diye bir cümle dökülüyor ağzımdan. Birgül Keskin'in dudağında belli belirsiz bir gülümseme yakalıyorum. "O gün okuldan eve geldi. Derste yaptıklarını anlattı. Çalışkandı benim kızım. Sonra şapkasını saklamamı istedi. Yılbaşı için hazırlamışlar. O gün nedense içimizde bir sıkıntı vardı. Ailecek toplanmıştık ama hiçbirimiz yılbaşı kutlaması yapmak istemedik." Gerçekten de kutlamamışlar... Tüm aile üyeleri, "Eskiden çerez, cips, kola falan alır kendi aramızda gülüşür, yeni yılı kutlardık. Bu sene hiç içimizden gelmedi"diyorlar. 31 Aralık akşamı gece yarısı havai fişeklerin atıldığını duyan aile üyeleri terasa çıkmış. Anne kocasını uyarmış. "Çıkmayın gerek yok, hem soğuk." Baba Recep Keskin diğer akrabaları işaret ederek, "Onları da alır gelirim" diye cevap vermiş. Sonrasını gözü yaşlı anne anlatıyor: "Tuğba da babasıyla çıkmak istedi. Bir anda kafam durdu. İçimde kötü bir his. Gitme diyemedim. Kızımı üşümesin diye giydirdim. Kanlı canlıydı. Gülümseyerek yukarı çıktı. Sonra bir silah sesi duydum. Olduğum yere yığıldım, Tuğba öldü, hissettim. Sonra çocuğumugetirdiler, beyni dağılmış."
'RÜYAMDA GÖRDÜM' Anne devam ediyor: "Karne heyecanı vardı, onu bile alamadı. Kendimi hiç affetmeyeceğim. Bir gece önce rüyamda evimizi alevler içinde gördüm. Kocama bizi kurtar diye yalvardım. Ne bileyim gerçek olacağını." Başsağlığı dileyerek evden ayrılıyorum. İçimde çok derin bir acı. Elimde sınıf arkadaşlarının çizdiği resimler. Biri Tuğba'yı mezarda çizmiş, bir diğeri başının arkasında kocaman bir kırmızı lekeyle. Ürperiyorum... Küçücük bir yürek durdu 31 Aralık gece yarısı. Niye? Birileri silahla kutlama yapacak diye. Peki kim verecek hesabını?..
|
|
|
|
|
|
|
|
|