Korkmaktan yorulunca
Son bir haftadır akşamları İzmir sokakları karnaval alanı gibi. Aman bir hareket bir hareket. Cıvıl cıvıl meydanlar, yeşil alanlar, kaldırımlar. Sabaha kadar araç trafiği.. Hem de çoluk çocuk 7'den 70'e herkesin katıldığı bir panayır bu. Bir fark var. Sokakları dolduran kalabalığın yüz ifadesi hiç de eğleniyormuş gibi görünmüyor. Tam tersi. Yüzlerde endişe, korku, tedirginlik. Uğursuz bir karnaval bu. Zoraki. Bütün hayatım bu şehirde geçti benim. Depreme alışığız. Ama bu başka bir şey. Sanki altımızda artık ne yaptıysak, bize çok kızmış, köpürmüş, öfkesini de bizi yerden yere vurarak almaya çalışan bir yaratık var. Bize sağlı sollu geçiriyor ama bir türlü hıncı bitmiyor. Günlerdir omuzlarımızdan sarsa sarsa hırpalıyor, dövüyor bizi. Yorulduk. Sokaklarda sabahlamaktan. Arabalarda uyumaktan. Daha doğrusu korkmaktan. Ama bu yararlı bir duyguymuş, bunu öğrendim ben. Yani korkmaktan yorulmak! Ben şu son bir haftadır tüm 5 üzeri depremlere evde yakalandım. Hem de tek başıma. İnsan bu tür melanetleri tek başına yaşayınca etkisi daha şiddetli oluyor biliyor musunuz? Ölmekten korkmam ama yine de öte tarafa yalnız gitme fikri insanın gücüne gidiyor doğrusu. Ama sonuncusunda, gecenin bir yarısı 5.9'la yataktan fırladığımda öncekiler gibi karizmayı çizdirecek sesler çıkarıp kuyruğu sıkışmış kedi gibi evin içinde dört dönmedim. Çünkü dedim ya.. Artık korkmaktan yoruldum ben. Offf yaa ne olacaksa olsun, yıkılacaksak da yıkılalım anasını satayım, moduna girdim. Yıkılmadık. Ben bu yazıyı yazarken (cuma öğleden sonra) sokaklar yine o uğursuz panayır yerine döndü. "Saat 15.30'da İzmir'de çok büyük bir deprem olacakmış, kamu binaları boşaltılıyormuş" asparagası, kenti habis bir ur gibi öyle hızlı sardı ki, gerçekten de tüm binalar boşaldı. Bizim gazete dahil! Bilimin depremi saatiyle önceden tahmin etmeye çare bulamadığını insanımız bir türlü anlamıyor, anlamak istemiyor. Kuş gribi vs. hikaye. Az sonra Yalıkavak'a doğru yola çıkacak olmam, oradaki minik evimin güvenli olması yüzünden değil. Deniz manzaramı özledim. Çiçekler su ister. Bir de evin önündeki kazlar aç kalmıştır şimdi. Sokak köpekleri de. Hele kediler... Canııım. Nasıl özlemişlerdir beni. Gidişim ondan yani.. ... Yediniz mi? Ben de!
|