Biri gider biri gelir peki buna aşk mı denir?
Doğa seslerinden oluşan bir CD seti edinmiştim bir zamanlar. Ruha iyi gelir tavsiyesiyle almıştım. Hakikaten de acayip bir etkisi var. Zaman zaman içlerinden balina veya yunus seslerini çıkarıp koyuyorum CD çalara... Fakat huzura ereyim derken içimi bir hüzün basıyor ki sormayın. Özellikle de balinaları dinlerken. Öyle içli, öyle yalnızlar ki... Yani, bana öyle geliyor. Çıkardıkları sesler sanki "Kurtarın beni buradan" çığlığı gibi. Ama değil tabi. Onların da lisanı böyle işte... İçli içli bağırmakla böğürmek arası. Ama bu kocaaaa cüsseli memişliler, bir de insan kulağının algılayamadığı "ses-ötesi" sistemlerle haberleşiyorlar. (Uykuya dalmadan önce yatak odasındaki televizyonda Discovery Channel'ın açık olmasının yararları!) Hem de binlerce kilometre uzaktan bile. Özellikle de eş arama dönemine girdiklerinde. Fakat işte insanoğlunun doğanın her noktasında, her aşamaya turp sıkması, denizlerde de gerçekleşiyor. Gemilerin kullandıkları sonarlar, dişi balinaların erkeklerden gelen "aşk çağrılarını" duymalarını engelliyor. Yani bazı insanlar, "balinaların aşkını" öldürüyor.
*** Bazı insanlar da "aşk" kelimesinin ruhuna ihanet ediyor, başka insanları aşktan soğutuyor, bir canlının hissedebileceği en yüce duyguya saygısızlık ediyor. Bu da tıpkı balinalara yapılan gibi biraz ayıp oluyor! Aşk'ı ölüdürüyor bu insanlar. Zırt pırt aşık olduklarını ilan ederek. Yahu bu ne şans! İstanbul'un yalnız taşı toprağı altın değil, aynı zamanda aşk böcüklerinin yuvalandığı şehir demek ki. Yeşim Salkım ve İlker İnanoğlu ekrana çıkmış sonunda gerçek aşkı bulduklarını açıklıyorlar. Ayol bizim daha, bu iki kişinin başka başka insanlara olan aşklarının ne kadar yüce olduğunu dinlediğimiz ne kadar oldu ki? Bu ne hız? Seda Sayan her sabah programında Nihat'ından sözediyor. Bizim aklımızda ise hala Gökhan'ına nasıl paşalar gibi baktığı, onun kendisine Allah'tan gelen bir lütuf olduğunu söylerken gözlerinin dolduğu. Çoook kısa bir süre önce... Pınar Altuğ bir zamanlar kocasını yere göğe koyamazdı, bir anda hop hop hop değiş tonton, Tony'sine aynı ahtapot kollarıyla yapıştı. Süratinden başımız döndü.. Ohooo daha kimler kimler... Saymakla bitmez. Ne güzel! Bu şehirde kimse aşk acısı çekmiyor. Çünkü daha biri gönül kapısından çıkmadan, öbürü baş köşeye buyur ediliveriyor. Gidenin yasını tutmak nasıl olur, yedi tepede bilinmiyor. Giden ağam, gelen paşam... Tutturulmuş bir garip, sefil düzen.. Adına utanmadan "aşk" deniliyor!
|