Hayalleri hiç bitmeyen Don Kişot
Bana, konuşmanın ortasında şöyle bir durup, "Yazılarınızdan anladığım kadarıyla biraz patavatsızsınız" dedi. Sonra, "Yok, yanlış kelime kullandım, yani çok dobrasınız" diye düzeltti. Cefi Kamhi, Yalıkavak Marina'da sohbet ederken.. Ama bu düzeltmeye gerek yoktu, çünkü zaten öyle içten öyle doğal ve kendisi de tıpkı benim gibi öyle "dobra!" ki ben ne demek istediğini zaten anladım. Hiç bozulmadım, üzerime de hiiiç alınmadım. Ayrıca gerçekten de aklından geçeni dosdoğru söyleme konusunda bazen gerçekten ayarı kaçırabiliyorum. Ne de olsa ben bir Boşnak kızıyım. Dobralıkla dangalaklığı çok kolay karıştırabilirim. Genlerde var yani.. Doğuştan.. Neyse işte, gelelim tekrar Cefi Kamhi'ye.. Geçen hafta sonu Yalıkavak'taydım. İkinci El Yat Festivali ve tekne yarışları nedeniyle. Kendisiyle de bu sayede tanıştım. Kamhi, İstanbul'dan kelimenin tam anlamıyla kaçmış bir Yalıkavaklı artık. Aynı zamanda hayatı boyunca hayallerinin peşinden koşmuş ve bu hayalleri ne pahasına olursa olsun gerçekleştirmiş bir Don Kişot. Etrafında yeldeğirmeni aramış hep savaşacak. Eh, Yalıkavak da tıpkı Alaçatı gibi yeldeğinmenleriyle ünlü, bu konuda sıkıntı çekmeyeceği bir yer. Kimbilir belki de bu yüzden 15 yıldır yılın büyük bir bölümünü burada geçiriyor. Savaş onun için Yalıkavak'ta da devam ediyor aslında ama, karşı taraf, İstanbul gibi belden aşağı çalışmıyor en azından. Hayallerinin peşinden koşmuş derken abartmadım. Şu anda bir cennet bahçesine benzeyen Yalıkavak Marina, bir zamanlar koskoca bir bataklıkmış. Ve bundan on sene önce Bay Cefi, bu bataklığa bakmış bakmış ve o çamur deryasında hurma ağaçlarının siluetini görmüş. Ardından sıra sıra dizilmiş yelken direklerinin.. Ve demiş, ben buraya bir marina yapacağım, Yalıkavak adını dünyaya duyuracağım, bu küçük sahil kasabasının kimliğini değiştireceğim. 7 yıl kadar gelip giden çeşitli hükümetler ve yönetimler bu hayalin "bir hayal olarak kalması için" epey uğraşmışlar ama karşılarındanki adam fazla dişli çıkmış. Boşuna Don Kişot demedik ya.. Sonunda bilmemkaç bin imza atılmış ve bataklığın marinaya çevrilmesi topu topu iki yılda gerçekleşmiş. O şimdi tıpkı çok istediği "oyun evine" bir doğum gününde sahip olmuş küçük mutlu bir çocuk gibi eserinin içinde yaşıyor. Bizzat inşaatında bulunduğu yerde, kah balık avlıyor, kah marinada yaşayan sokak köpekleri eşliğinde etrafı kolaçan ediyor, kah gözüne kestirdiği dostlarıyla tavla oynuyor. Ya da kimselerin pek bilmediği hobisi, heykel yapımında ellerini çamura buluyor. Ama en güzeli, hayatı, kendi deyimiyle, asıl şimdi yaşıyor. Sade, konsantre bir hayatın tadını alabildiğine çıkararak. Ama asla hayal kurmaktan vazgeçmeyerek.
|