|
|
|
|
|
|
Tasavvufla psikoterapi yapıyor
Benötesi psikolojinin Türkiye'deki temsilcisi psikiyatrist doktor Mustafa Merter, insan ruhunun sırlarının tasavvufta gizli olduğuna inanıyor.
Hayat çok acı verici ama ayakta kalmayı öğrendim
Yılllarca Zen Budizmi ile ilgilendikten sonra tasavvufa yönelen Psikiyatrist Dr. Mustafa Merter terapilerde tasavvuftan yardım alıyor. Merter, "Günümüzün hastalığı narsisizm ve korku" diyor.
Psikiyatri eğitimini İsviçre Zürih Üniversitesi'nde tamamlayan Dr. Mustafa Merter, bildiğimiz psikiyatristlerden çok farklı. Psikolojide dördüncü ekol olarak kabul edilen "Benötesi psikoloji"nin Türkiye'deki ilk temsilcisi olan Merter, İsviçreli eşiyle yaklaşık 20 yıldır Bodrum'da yaşıyor. Hastalarının tedavisinde modern psikolojiyle tasavvufu birlikte kullanıyor. Adını ünlü müzisyen Teoman'ın "Balans ve Manevra" filmindeki rolüyle duyuran Selma Merter'in de babası olan Merter, söz kızından açılınca bu konudan uzak durmaya özel bir özen gösteriyor.
* Ben ötesi psikoloji nasıl doğdu? Freud ve yandaşlarının insan kavrayışı çok yetersiz. Çünkü onlar sadece insan nefsinin alt mertebelerinin; bilinç dışında da sadece alt bilinç dışının analizini yaptılar. Oysa insanın içinde gönül kapısından geçerek derinlere giden çok geniş bir alem var. Böyle bir alemin varolabileceğini sezgisel olarak hisseden bazı ruhbilimciler, 1970'lerde psikoterapinin dördüncü ekolü olan "Transpersonal Phsicology" , yani "Benötesi psikoloji" üzerine çalışmalara başladılar.
* Çareyi nerede arıyor ben ötesi psikoloji? Ruhbilimciler zaman içinde insanın bu kadar basit olmadığını görmüşler. Ancak kullandıkları enstrüman bu analizi yapmaya yetmemiş çünkü rasyonel analizi kullanmışlar. Benötesi psikolojiyle ilgilenenler de; "Bu işi en iyi Doğu'daki bilgeler biliyor" diyerek, 70'li yıllardan sonra Doğu bilgilerine yönelmiş. Özellikle Zen Budizmi, sonra Hinduizm ve Taoizm ile insanı kavrama arayışına girilmiş. Bu arayışların içersinde değişik nedenlerle İslam ve tasavvuf biraz üvey evlat gibi kalmış. Bunun istisnası Amerikalı profesör Robert Frager'dir. Kendisi bir sufidir ama o da Amerika'da azınlık olarak kalıyor.
İÇİNİZDEKİ BİLGELİĞE ULAŞIN * Siz tasavvufdan nasıl yararlanıyorsunuz bir psikiyatrist olarak? Bizim Türkiye'de amacımız tasavvufi açıdan insan nedir, şimdiye kadar yapılmış insan telakkilerine ne katabilir, ne yanlıştır, onu bulmak. Çünkü net bilmiyoruz insanı. Tasavvuftan ve İslam'daki "nefs" ilminden yararlanarak bunu modern psikolojiyle bir araya getirebilir miyiz, bunu araştırıyoruz.
* Sizden başka bu ekolü takip eden var mı Türkiye'de? Benim bildiğim kimse yok, hiç duymadım.
* Sizin ilginiz nasıl başladı peki? Ben Zürih Üniversite Hastanesi'nde bireysel ve grup terapileri yapıyordum. Grup terapilerinden çok iyi sonuçlar alıyorduk. Kişinin insan ilişkileri yumuşuyordu, daha açık oluyorlardı, aile ilişkileri düzeliyordu, bazıları ilaç kullanmayı bırakıyordu... Ama bir sorun vardı; terapiler sonunda bana hep "Şimdi ne olacak?" diyorlardı. Ben de hep şunu düşünüyordum "Peki insanın gelişme potansiyeli terapilerle bitiyor mu?" Gördüm ki terapiye katılan hastalarımdan bazıları alternatif manevi arayışlara kendiliğinden girdi. Kimileri çok kötü deneyimler yaşadı. Hatta bir tanesi bana "Kurtarsana beni "diye geldi. Ben de bir araştırmaya girdim ve benötesi psikolojiyle tanıştım.
* Bildiğim kadarıyla ilk olarak Zen Budizmi ve meditasyonla ilgilendiniz... Maneviyat psikolojisini araştırdığımda Doğu felsefesine yöneldim. Uzun yıllar Zen ve meditasyonla ilgilendim. Ama bunların belirli bir yere kadar insana refakat ettiğini ve ondan sonra çıkış vermediğini gördüm. Son 7-8 yıldır da tasavvufa yöneldim.
* Kendiniz de manevi bir arayış içersine mi gir miştiniz o dönemlerde, yoksa bu sadece mesleki bir arayış mıydı? Zürih'te çalışırken çok sıkılıyor, çok yoruluyordum. O zamanlar bulunduğum hastanede bir hasta bakıcı, "Mustafa Bey sizin meditasyon yapma zamanınız geldi" dedi.
* Tasavvuf nasıl cezbetti sizi? Zen'de keskin çizgiler vardır. Oysa İslam, Kuran'a dayalı tasavvuf sonu olmayan bir gelişme potansiyeli sunuyor insana. Öbür yollar ise insanı bir yere kadar getiriyor o kadar.
* Benötesi psikolojinin tedavi yöntemleri neler? Amaç sizin içinizdeki bilgeliğe ulaşmak. Bunun için rüya tabirlerini kullanıyoruz, toplu terapiler yapıyoruz. Ama şunu belirteyim, benötesi psikolojinin yaklaşımı her kişiye uygun değildir. Kişinin içinde bulunduğu duruma, sorunlarına, patolojisine göre tercih edilebilir. Her zaman aynı metod aynı hastaya uygulanmaz.
* Rüyalardan nasıl yararlanıyorsunuz? Biz benötesi psikolojide bilinç dışı kategorilerini üçe ayırıyoruz: Alt bilinç dışı, orta bilinç dışı, üst bilinç dışı. Eğer alt bilinç dışında çözülmemiş büyük karmaşalar varsa, önce ışığı oraya yöneltiyoruz. Burada rüyaları kullanıyoruz. Örneğin insanın gölgesi, yani kendisiyle ilgili kabul edemediği şeyler vardır. Bunlar rüyalarında ortaya çıkar. Ve iyileşme sürecinde bir süre sonra engin denizler görmeye, havada uçmaya falan başlar. Rüyalar üzerine çok çalışıyoruz.
DERDİNİZ DERMANINIZDIR * Bazı insanlar hiç rüya görmediklerini söyler, bazen de hiç olmadık şeyler görürüz... Tüm rüyaların bir mantığı vardır. Ne kadar çok rüya görürseniz, o kadar hazineniz var demektir. Ben maneviyat psikolojisiyle tanıştıktan sonra rüyaların aslında ne kadar kutsal olduğunu anladım.
* Neden kutsaldır rüyalar? İnsanın iki kutbu vardır. Birincisi nefsiniz, ikincisi Allah'a en yakın olduğunuz yerdir. İşte orada sanki bir senaryo oluşturuluyor. Rüyalar varoluş tarzımızı, oynadığımız rolleri, gölgelerimizi dışarıdan bize gösteriyor. Ders alalım ve sorunlarımızı aşalım diye oluşturulmuş senaryolardır rüyalar. Biz de bu anahtar rüyaları tedavilerde kullanıyoruz.
* Diyelim, depresyonda ya da ileri derecede takıntısı olan bir hastanız var. Nasıl bir yol izlersiniz? Bizim maneviyat psikolojisi açısından semptomlara, yani hastalık belirtilerine bakışımız semptomların bir çağrı olabileceği yönündedir. Örneğin, bir insan depresyondaysa bu depresyonun derin bir anlamı vardır. Bu sizi varolduğunuz konumdan daha üst bir konuma çağıran bir işarettir. Bu açıdan baktığınızda sizde ortaya çıkan bir davranış olumsuz açıdan pataloji olabilir, bir obsesif-kompulsif rahatsızlığın başlangıcı olabilir. Ama olaya varlıkçı açıdan bakarsak, belki siz bu semptomlar sayesinde daha üst bir varoluş durumuna çıkmak için davet alıyorsunuz. Böyle düşündüğünüz zaman "Niye şimdi ve bende ne eksik? sorusunu soruyorsunuz kendinize... Hz. Mevlana diyor ki "Derdin sana dermandır." Soruyorlar kendisine "Tasavvuf nedir?" diye, "Dert anında neşe hissetmektir" cevabını veriyor. Yani önemli olan daha üstlere çıkmak.
İknur K. Akman
|
|
|
|
|
|
|
|
|