|
|
|
|
|
|
İstediğim roller oldu ama nedense yönetmenlerin aklına gelmedim
"Beyaz İnci" ödüllerinde, komedi dalında "En İyi Kadın Oyuncu" ödülüne layık görülen Sumru Yavrucuk televizyona yapılan işleri suya yazı yazmaya benzetiyor. Ama sinema filmlerine sıcak baktığını da gizlemiyor.
İşin sırrı bu galiba... Mutluluğu çok uzaklarda aramamak ve ne istediğini bilmek. Görünen o ki Sumru Yavrucuk bunu başarmış. Daha 14 yaşında ne olmak istediğine karar vermiş ve babasının tüm itirazlarına rağmen, fikrinden vazgeçmemiş. Bir zamanlar oyuncu olacak diye, konservatuarda yatılı okuyan kızına tek kuruş bile göndermeyen babası, şimdi onu izlemek için tiyatro salonu kapatıyor. "Şöhret için harcayacak mesaim yok" diyen sanatçı, hayatındaki her şeyi tiyatro için yaptığını söylüyor.
* Uzun yıllardır tiyatro oyunculuğu yapıyorsunuz. Altın Koza, Altın Portakal ödülleriniz var. Ama bir televizyon dizisinde oynadınız ve halk sizi sanki ilk kez farketti. Bu size ne hissettiriyor? Eskiden ismim vardı, şimdi cismim var! Daha önceleri kendimi tanıtırken ismimi söylediğimde "Aaa Sumru Yavrucuk siz misiniz?" derlerdi. Şimdi farklı bir soyuta geldi. Ama kendimi bundan yara almış hissetmiyorum. Çünkü ben bu işe oynamadım ki... Tek arzum tiyatro sahnesinde olmaktı. Tiyatrocular da zaten çok para kazanacağım, çok iyi evlerde oturacağım, sürekli medyada olacağım diyemezler. Tiyatroculuğun başka bir formasyonu vardır.
* Ama yine de bir sanatçı olarak zaman zaman bu durum size ağır gelmiştir. Hiç ağır gelmedi. Eğer gerçekten o kulvarda koşmak isteseydim ve bu zamana kadar başarılı olamasaydım, o zaman ağır gelirdi. Ben zaten topu topu üç tane sinema filmi yaptım, onlardan da zamanında başarı elde etmiştim. Hem bir insanın çok popüler olması bir süre sonra demode olmasını da beraberinde getirir.
* Şimdiki popülerliğinizden şikayetçi misiniz? Yok ama benim çok tercih ettiğim bir şey değil. Çünkü ben bunun aşamalarını biliyorum, çok arkadaşımın başına geldi. Bu benim ikinci çıkışım oluyor. Ben yer yer kaybolup yer yer çıkacağım. O yüzden trene son dakikada yetişmiş gibi hissetmiyorum. Zaten hep tiyatroyla meşguldüm, ne zaman biraz boş vakit buldum, televizyonda çalıştım.
AŞK, ÖFKE HİKAYELERİ ESKİMEZ * Televizyonla aranız pek iyi değil sanırım... Vaktiniz olsaydı da tercih eder miydiniz? Açıkcası televizyon benim hiçbir zaman tercihim olmadı, sinema da öyle. Yoksa insan bir şeyi çok arzu ederse yapar. Her şeyin benden kaynaklandığını da düşünüyorum. Gerçi iyi yönetmenler vardı ama nedense onlar benimle çalışmayı hiç düşünmediler. Bazı filmlerde "Bu böyle mi oynanır" diye, saçımı başımı yolduğum da olmuştur.
* Teklif gelmemesinin özel bir nedeni olabilir mi sizce? Son çalıştığım insan Ömer Kavur'du. Ona dedim ki "Niye biz sizinle daha önce çalışmadık? " O da bana sordu, "Sahi niye?" Ama o beni hiçbir projeyi beğenmeyen, kabul etmeyen biri zannedermiş. Bir de şu var. Ben ilk fimimle Altın Portakal aldım. Ve ondan sonra insanlar "Bu beğenmez" diye kaçtılar benden. Aynı şey Zuhal Olcay'ın da başına geldi. Ama açıkcası ben de hiç peşine düşmedim.
* Hangi filmde oynamak isterdiniz? Mesela "Duvara Karşı" filminde oynamayı çok isterdim ya da başka bir Fatih Akın filminde.
* Peki "Yabancı Damat" dizisinde oynamayı neden kabul ettiniz? Önce onu da kabul etmedim. Çünkü televizyon dizileri suya yazı yazmak gibi. Keşke bu kadar dizi bombardımanı olmasa da insanlar seçtikleri şeyde yoğunlaşabilse.. Bir de dizinin tamamı Antep'te çekilecekti. Bu benim için mümkün değildi. Ama sonra seti İstanbul'a taşınma kararı alındı ve ben de senaryoyu sevdiğim, vaktim de olduğu için kabul ettim.
* İzleyen herkes dizide Antep ağzıyla konuşan Feride'ye hayran kaldı. Zor bir iş miydi? Rolüme çok çalıştım. Atatürk zamanında basılmış, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Gaziantep ağzıyla ilgili kitaplarından faydalandım. Hocalarımızla pratik yaptık. Uzun bir masa başı çalışma dönemim oldu kısacası.
* Yıllardır tiyatro sahnesinde seyirciyle berabersiniz Sizce insanlar neyi izlemekten hoşlanıyor? İnsanlar kendileriyle buluşmayı seviyor. Çarpıcı ve sarsıcı şeyleri daha çok yakalıyor. Aşk, öfke gibi, çok insani hesaplaşmalar hiçbir zaman bitmez çünkü. Mesela tiyatroda benim son oynadığım "Leenane'in Güzellik Kraliçesi" adlı oyunun yedi yıl süreceğini kimse tahmin etmiyordu. Ama ben biliyorum bu oyunu daha üç yıl daha oynayacağım. Çünkü orada insanlar kendileri, aileleri, toplumları ile olan ilişkilerini süzgeçten geçiriyorlar. Ben zaten tiyatroyu hayattan hiç ayrı düşünmedim ki. Şimdi tiyatro yapmasam ne yapardım diyorum, hiçbir şey yapamazdım.
14 YAŞINDA EVDEN KAÇTIM * Ama bir taraftan da babanız çok karşı çıkmış tiyatrocu olmanıza... Öyle oldu. Şimdi benim çocuğum onları yapsa "Çılgın" derim. Tiyatrocu olmak uğruna 14 yaşında evden kaçtım. Üstelik Etiler'de mis gibi evimi, odamı bırakıp Ankara Konservatuarı'nda kapalı cezaevi gibi bir yatakhanenin içinde dört yıl yatılı okudum. Ama her insanın kendini ifade edeceği bir alan vardır. Ben bu alanı çocuk yaşta buldum. "Niye?" derseniz bilmiyorum, tek bildiğim şey sahnenin üzerindeyken mutlu olduğum.
* Babanız neden karşı çıkmıştı? Babam, Beden Eğitim İl Müdürü'ydü. Karşı çıkması tutuculuk ya da muhafakazarlıktan değil. Çok tiyatrocu tanıyordu ve bana "Onlar hiçbir zaman mutlu olmadılar. Sen de mutlu olamayacaksın" diyordu. Asla taviz vermedi. İyi ki de vermemiş çünkü iş inada bindi ve beni hırslandırdı.
* Çocukken yalnız kalmak sizde yaralar açtı mı? Gerçekten çok yalnız bırakılmıştım. Yemeğini, yatağını onca insanla paylaşmak zordu. Neredeyse evcilikle tiyatroyu karıştırdığım bir dönemdi. Bir de çok para sıkıntısı çektim. Annem babamdan gizli ev harçlığından artırdıklarını bana gönderiyordu. Çok küçük paralardı. Hiç unutmuyorum birgün bankaya para çekmeye gitmiştim. Veznedar bana "Burası kumbara değil, banka" demişti. Öyle içime oturmuştu ki anlatamam.
* Babanız ne hissediyor şimdi sizi görünce? Çok mutlu ve gurur duyuyor elbette. Bütün oyunlarımı izlemeye geliyor. Hatta bir keresinde halk matinesinde bütün salonu kapattı ve tek başına izledi beni.
* Peki hiç pişmanlık duydunuz mu oyuncu olmaktan? Hayır ama ben şimdi kimseye tavsiye etmem bu mesleği. Eğer bu iş için ölmek istiyorlarsa yapsınlar. Ama bu şartlar altında tiyatro en son yapılacak iş. Şöhret olmaksa amaç, konservatuar zaten büyük bir dezavantaj.
* Neden peki? Çünkü pek okumuş insan sevmez bizim yönetmenler. O yüzden yeni yetişen çocuklar kendi alanlarını kendileri yaratmak zorundalar. Bir de görünür olmak lazım. Ya bir programın olacak, ya bir gazetede köşe yazısı yazacaksın ya da sürekli magazin programlarında bir takım polemiklere gireceksin... Bunları yapmayınca kabul görmüyorsun. Ama bunlar benim için gereksiz mesailer, hiç değmez.
* Dışardaki Sumru Yavrucuk nasıl bir kadın? Neşeli bir insanımdır, şen şakrak diye tabir edilenlerden. Çok da çalışkanım. Dışarıda gezip tozmayı pek sevmem. Arkadaşlarımı dostlarımı evimde ağırlamaya bayılırım. Bahçem var, toprakla yakından ilgilenirim. Ağaç yetiştiririm ve her şeyini kendim yaparım, bahçıvana falan emanet etmem. Toprakla uğraşırken deşarj oluyorum.
İlknur K.AKMAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|