|
|
Boğaz'ı anlatan yazar
Türkçe'nin usta yazarlarından, 1963'te aramızdan ayrılan Abdülhak Şinasi Hisar'ın tüm eserleri Yapı Kredi Yayınları tarafından yeniden basılıyor. Yazar okurla yeniden buluşan eserlerinde çocukluğunun geçtiği Boğaziçi'ni ve ilk gençliğinin yıllarının İstanbul'unu anlatıyor
Mazi cennetindeki Boğaziçi medeniyeti
Türkçe'nin usta yazarlarından, 1963'te aramızdan ayrılan Abdülhak Şinasi Hisar'ın tüm eserleri Yapı Kredi Yayınları tarafından yeniden basılıyor. Yazar okurla yeniden buluşan eserlerinde çocukluğunun geçtiği Boğaziçi'ni ve ilk gençliğinin yıllarının İstanbul'unu anlatıyor.
TÜRK edebiyatının usta kalemi Abdülhak Şinasi Hisar'ın (1887-1963) bütün yapıtları Yapı Kredi Yayınları'nda. Yazarın ilk olarak "Fahim Bey ve Biz" (1941), "Çamlıca'daki Eniştemiz" (1942), "Ali Nizami Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği" (1952) adlı romanları ile "İstanbul ve Pierre Loti" (1958) adlı biyografi çalışması bu yıl içinde okurla buluşuyor. Daha önce Hilmi Kitabevi, Varlık Yayınları, Ötüken Neşriyat ve Bağlam Yayınları tarafından basılan "Fahim Bey ve Biz" (1942 CHP Hikaye ve Roman Mükafatı) ve "Çamlıca'daki Eniştemiz" romanları YKY tarafından yayına hazırlanırken eski baskıları tarandı, eksik cümle, paragraf ve pasajlar toplandı. Ayrıca önceki baskılarda yazarın imlasına, üslubuna yapılan müdahaleler belirlenerek, kitaplar yazarın üslubu ve imlasına uygun hale getirildi. Cumhuriyet dönemi yazarı olmasına rağmen dil ve üslup açısından Meşrutiyet kuşağına bağlı kalan Hisar'ın bütün yapıtları "hatıra"ya dayalıdır. Kitaplarında çocukluğunun geçtiği Boğaziçi'ni ve ilk gençlik yıllarının İstanbul'unu, Osmanlı'nın son dönemindeki seçkinlerin yaşamlarını, geçmiş zamanın güzelliklerine duyduğu özlemle anlatır. Bir bürokrat olan babasından modern yaşam tarzını, Mevleviliğin tasavvufi geleneğini sürdüren anne tarafından ise geleneksel yaşam tarzını özümsemiştir. "Mazi cennetindeki Boğaziçi medeniyeti"ni diriltme çabasıyla anılan yazar, özellikle romanlarında Maurice Barres, Anatole France ve Marcel Proust gibi Fransız yazarların edebiyat anlayışlarını örnek almıştır. Girift ve şiirli cümleleriyle yarattığı üslup, onu Türkçe'nin en usta yazarları arasına yerleştirmiştir. Romanlarında ayrıntılı olarak çizdiği portreler, kültürlü, seçkin, içine kapanık, dengesiz, garip fantezileri olan, dünyaya hayallerinin penceresinden bakan ve gerçek hayatta başarısız olan kimselerdir. Fotoğrafevi, foto muhabiri Ara Güler'in 16 Ağustos'taki 77. yaş gününü 77 siyah-beyaz klasiğine yer verdiği sergi ile kutladı. "Ara'dan Yetmiş Yedi Yıl Geçti" adlı fotoğraf kitabı da Fotoğrafevi Yayınları'ndan çıktı. Bu kitapta, Güler' in siyah-beyaz klasikleri, fotoröportajları, ünlü portreleri ve fotoğraflarla biyografisi yer alıyor. Ara Güler' in fotoğraflarında insan her şey aslında. Hem hayallerimiz hem geçmişimiz hem geleceğimiz hem de kendimiz... Henüz ulaşamadığımız duygular, tadılmamış şeyler... Kocaman bir fotoğraf açıkçası. Gerçekliği büyütmek ya da yok etmek dediğimiz şey, aslında gerçekliği var etmek. Sınırlı yazıya yer verilen kitapta Ara Güler fotoğrafının anlatım gücü hakim.
BOĞULAN GÖL'ÜN HİKAYESİ Tayfun Atay'ın Kalan Basım Yayın tarafından çıkarılan yeni kitabı "Göl ve İnsan", küresel felaketlerle kendisini fark ettiren çevre sorununa Türkiye'den bir örnekle dikkat çeken antropolojik bir inceleme. Atay, Beyşehir Gölü çevresinde doğa-insan ilişkisinin bozulan dengesine, bölgede yaşayan insanların penceresinden bakıyor. Dünyanın sayılı tatlı su göllerinden biri olan Beyşehir Gölü, kime ne yarar sağladığı pek belli olmayan ekonomik-ticari girişimler sonucunda hızla kirlenmekte ve kurumakta. Tarımsal amaçlı su çekimi, doğal ve endüstriyel atıkların göle akıtılması ve endüstriyel balıkçılığı geliştirmeye yönelik ancak gölün kendine has balıklarını yok eden uygulamalar, bu hazin gelişmenin sebepleri olarak ele alınmakta. Atay bu "boğulan göl"ün hikayesini, onu çevreleyen insan hayatının kültürel, folklorik ve etnografik ayrıntılarıyla zenginleştirerek anlatıyor. Doğanın, Kyoto Protokolü'nü hiçe sayan Amerika'dan Katrina Kasırgası'yla "intikam aldığı (!) şu günlerde, Atay'ın çalışması, kendi coğrafyamızdan bir çevrekırım" örneğini gündeme getirmesi bakımından hayli uyarıcı bir içeriğe sahip.
Sayım Çınar
|