|
|
Dolu dolu yaşamak için
Büyülü gerçekçilik akımının usta kalemi Marquez, bu kez "Anlatmak İçin Yaşamak" kitabıyla okuyucu karşısında. Yazar, "İnsanın yaşadığı değildir hayat aslolan hatırladığıdır" diyor.
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Kolombiyalı usta yazar Gabriel Garcia Marquez'in, yaşam öyküsünü anlattığı anı kitabı "Anlatmak İçin Yaşamak", Can Yayınları tarafından okurlarla buluşturuldu. "İnsanın yaşadığı değildir hayat, aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır" diyen Marquez, "Anlatmak İçin Yaşamak" adlı kitabında bu yaklaşımının somut örneğini gösteriyor. Türk okurların "Yüzyıllık Yalnızlık", "Benim Hüzünlü Orospularım", "Başkan Babamızın Sonbaharı", "Kırmızı Pazartesi", "Kolera Günlerinde Aşk", "Kötü Saatte", "Labirentindeki General", "Yaprak Fırtınası", "Hanım Ana'nın Cenaze Töreni", "Bir Kaçırılma Öyküsü" gibi kitaplarıyla yakından tanıdığı Marquez, bu kez ailesinin ve kendisinin yaşam deneyimlerini aktarıyor. Kitap bir roman tadında okunacak nitelikte olmasının yanı sıra, bir yazarın kendi üslubunu biçimlendirip geliştirirken hangi özelliklere sahip olması gerektiği konusunda da yol gösteriyor.
KESKİN BİR GÖZLEMCİ OLMAK ŞART Yaşam deneyimi ve güçlü bir bellek, yazarın anlatımında ne denli önemliyse, edebiyat, felsefe, sosyoloji, psikoloji alanlarında geniş bir bilgi birikimi edinmenin ve yaşadıkları, yazdıkları üzerine başkalarıyla yoğun tartışmalara girmenin de o denli önemli olduğu anlaşılıyor. "Büyülü gerçekçilik akımının en usta kalemi" diye tanımlanan Gabriel Garcia Marquez'in "Anlatmak İçin Yaşamak" adlı kitabı, sadece İspanya'da bir haftada 300 bin sattı. Dünyanın her yerinde aynı ilgiyle karşılanan bu kitap, okurlarına yalnızca bir başyapıt okuma keyfi vermekle kalmıyor; dolu dolu yaşayabilmek için nasıl keskin bir gözlemci olmak gerektiğini de öğretiyor. Son zamanlarda, çok satan çeviri eserleri yayımlayan Goa Yayıncılık, okuyucuya ilginç iki kitap sunuyor. George S. Clason'un "Babil'in Kervan Taciri" adlı kitabı, pazartesi gününden itibaren kitapçılarda. George S. Clason, 7 Kasım 1874'te Missouri Louisiana'da dünyaya geldi. Nebraska Üniversitesi'ne gitti ve İspanya-Amerika Savaşı'nda Birleşik Devletler Ordusu'nda görev yaptı. Başarılı bir işadamı olarak Colorado Denver'da Clason Map Company'yi kurdu, Birleşik Devletler'in ve Kanada'nın ilk yol atlasını yayımladı. 1926'da verimlilik ve finansal başarı konulu, her biri konuyla bağlantılı eski Babil öykülerini kullandığı tanınmış bir kitap dizisinin birinci cildini çıkardı. Bu kitapçıklar bankalar ve sigorta şirketleri tarafından önemli miktarlarda dağıtıldı ve milyonlarca insana ulaştı. Bunların içinde en meşhuru, bu kitaba adını veren "Babil'in Kervan Taciri" adlı öykü. Bu "Babil öyküleri" modern esin klasiklerine dönüştü. Kitabın konusuna gelince... Bir zamanlar Babil'de dünyanın en zengin adamı yaşardı; adı Arkad. Zenginliğinin ünü bütün dünyaya yayılmıştı. Aynı zamanda elinin açıklığıyla da ünlüydü. Yardımlarında cömertti. Ailesine karşı cömertti. Kendi harcamalarında cömertti. Gene de serveti her geçen yıl harcadığından daha hızlı bir biçimde artardı. Pazartesi yayımlanacak bu kitap, bakalım nasıl bir ilgiyle karşılaşacak? İkinci kitap ise Jim Dwyer ve Kevin Flynn'ın "102 Dakika" adlı kitabı. "102 Dakika", 11 Eylül sabahı Dünya Ticaret Merkezi'ndeki yaşam mücadelesinin dramatik ve destansı bir öyküsü... Tecrübeli iki gazeteci, Jim Dwyer ve Kevin Flynn'ın tanıklıklardan yola çıkarak yazdıkları bu kitap; İkiz Kuleler'de 102 dakika boyunca verilen hayatta kalma savaşının bilinmeyen iç yüzünü ortaya koyuyor. Yazarlar, 11 Eylül'de yaşananlara farklı bir yerden bakarak bu insanlık trajedisinin şok edici gerçeklerini anlatıyor."Edebiyat değerleri anlamında, evet, muhafazakarım. Kendi adıma, anlamı olan, değerleri olan bir edebiyat istiyorum. Edebiyatın değer üretmesini istiyorum. Günümüzde değer yaratmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Yıkmak, yeniden doğuşun başlangıcıdır ama bir değer olamaz.
PİCUS VE EDEBİYAT Oysa biz çok uzun yıllardır yıkımla karşı karşıyayız." Picus'un 26'ncı sayısının kapak konuklarından Ayfer Tunç, Murat Gülsoy'la yaptığı söyleşide böyle söylüyor. Söyleşinin öteki ana başlıkları kurgu, yazma süreci, Türkiye'deki edebiyat ortamı ve eleştirmenlik kurumu... Müzik ise Picus'un bu ayki dosya konusu. İlhan Erşahin'den Hüsnü Şenlendirici'ye, Replikas'tan Ceza'ya, Rebel Moves'tan Cem Köksal'a, Deja-Vu'dan Direc-t'e müzikleriyle ya da şarkı sözleriyle yeni şeyler deneyen, değişik sesler sunan müzisyenlerle konuşulmuş. İlhan Erşahin şöyle özetlemiş müziğin önemini: "Müziğin içinde her şey var ve müzik, hayat aynı zamanda." Eylül sayısında derğinin öteki konukları arasında Mehmet Eroğlu, Ayşe Kulin, Yiğit Okur, Jaklin Çelik, Oğuzhan Akay, Feyza Zaim ve İstanbul'da doğup büyüyen ama sonradan "Mick Jagger'ın aşçısı" olarak ün kazanan Byron Ayanoğlu var. Müge İplikçi, Cüneyt Çalışkur, Hakan Bıçakcı, Kutlukhan Kutlu ve Erdinç Ünlü'nün yazılarıysa her zamanki gibi çok keyifli. Picus, bu ay da okurlarına güzel bir kitap armağan ediyor.
Sayım Çınar
|