Bir festivalde olması gereken 3 şey
Festival hadisesi çok sevdiğim, takdir ettiğim, sınırları içinde kendimi rahat hissettiğim bir hadisedir. İnsan şort giyer, lastik ayakkabı giyer, elde bira avarelik yapar, çene çalar, gelen geçeni keser, yorulduğu yere çöker yatar, kıvrılır, çişini kakasını dert etmez, umumi helalara daha bir tasasız yaklaşır. Hele bir de gece çadırda falan kalıyorsanız tadından yenmez festival. Sabah çadır hamama dönecek, kafayı dışarı çıkardın mı güneş gözünü oyacak, soğuk duşun ardından kemirecek bir şeyler aranacak. Festival sefaletinin ayrı bir zevki vardır çünkü işin ucunda hayatının grubunu izleyeceksin gerisi detaydır, şudur budur. Geçen hafta cumartesi günü bir saat kadar kafayı Rock'n Coke'a soktum ve çıktım. Denizde çimmek gibi bir şey oldu. Kalabalığa şöyle bir dalıp geçtim, daha ötesine gücüm yetmedi. Zira bira yoktu, yemek yoktu, su yoktu ve bunları tedarik etmek için zaman yoktu. Festival alanında tüketim yapmak için, hafta boyu acayip cool reklamlarını izlediğimiz 'Exi 26 kartı'ndan almak gerekiyor. Lakin kuyruktaki kalabalık sahnenin önünü geçiyor. Yemin ediyorum Korn konserinde ana sahnenin önünde kart kuyruğundakinden daha az insan vardı ve hiç 'cool' görünmüyorlardı. Bu arada sosisçisi, dönercisi kafayı sıyırmış sipariş bekliyor. Çünkü gelen giden yok, herkes kart peşinde kuyrukta, bir bira, bir sosisli için kardeş kardeşi vuruyor, tanıdıklar araya giriyor filan...
KART DEĞİL BİRA LAZIM Değerli tecrübelerime ve bilimsel araştırmalara göre bir festivalde olması gereken üç şey vardır: 1. Bira 2. Daha çok bira 3. Sınırsız bira. Rumelihisarı'ndaki kahvaltıcılarda bile limitsiz çay tabelası var, burası hem de festival... Siz eğer sade vatandaş olarak festival izlemeye şehirden elli kilometre yol geliyor, arabayı park etmek için ayrı, içeri girmek için ayrı kuyrukta bekliyor ve bunun için de önceden bir yüzlük ödüyorsanız, birayı hak edersiniz. İçeri girip sahne önüne koşmak yerine Exi 26 kuyruğunda beklemek festivalciye işkencedir. Madem kart mecburi, o halde beş adet gişe yapınız, dar gelirli kartını rahat doldursun. Bunlar teknik konular. Bir de hadisenin müzikal yönü var. Bu alanda da bir festivalde olması gereken ilk üç maddeyi sıralarsak şöyle oluyor: 1. En az bir adet herkesin bildiği ve posası çıkmamış grup. 2. Hatta ikinciye gerek yok, ilk madde yeter. Sakın ola ki The Cure ve diğer gruplara ve dinleyicilerine saygısızlık ettiğimi düşünmeyin. Ama şunu da merak ediyorum doğrusu, biz burada ne zaman, hala dünyayı sallarken bir Foo Fighters, Red Hot Chili Peppers, bir Coldplay, bir Franz Ferdinand, Oasis, Blur, The Strokes, Morrisey, White Stripes, Green Day, Keane filan izleyebileceğiz? Ya da en basitinden adında rock olan bir festivalde iyi gitar müziği yapan grupları görebileceğiz? Onu da geçtim, herkesin ortak zevkine hitap edebilecek bir çeşitliliğe rastlayabileceğiz? Sanırım bütün bunları sağlamadan 'Biz dünyanın şu kadar sayılı festivali arasına girdik' demek acelecilik oluyor. Hem öyle iddialı olunca 'Turne tarihleri uymadı getiremedik' bahanesi kabul görmüyor maalesef. Bu 'Bugün haber bulamadık o yüzden gazeteye manşet koymadık' demek gibi bir şey. Üstelik kimse Rock'n Coke'un dünyanın kaçıncı festivali olduğuyla ilgilenmiyor ki. Kimse Cola'yı desteklediği için filan da gitmiyor oraya. Bira içeyim, sandviç kemireyim, iki tane dünya grubu göreyim kısmına bakıyor.
SEKTÖR KALKINSIN DİYE... Festivalciler anladığım kadarıyla pek çok grubu yeteri kadar 'cool' bulmadıklarından ya da buraya getirmeye değer görmediklerinden baştan eliyorlar. Sonuçta hepsi arkadaşlarım. Maksadım kimsenin canını sıkmak değil festivalin gelecek sene daha iyi olması adına iki laf etmek. Yıllarca Türk otomotiv sektörü kalkınsın diye Mercedes fiyatına Şahin'e bindik, her nevi Türk filmini sektör ölmesin diye 'beğendik,' aynısı festivaller için de olmasın diye yazıyorum. Franz Ferdinand'ı 50 yaşında izlemeyelim n'olur... Yoksa tabii ne güzel bir festivalimiz var. Haydi destekleyelim. O işin kolayı.
Mehmet Tez
|