Pancar motoru
Yarım asırlık bir ömrün her yanından sanki ayaklanıverdiler... Uğraştım ama onları sıraya sokamadım.
*** Doğumumdan ayrılıncaya kadar "baba evine" doğan her günün sabahı, o tıkırtılarla başlardı. Bugün de babamın evinde gün aynı şekilde başlar. Gene "baba evinde" sayıldığım için o sesleri duyarım. Babam, her sabah günün ilk ışıklarıyla tıkırtılarına başlayarak yaşamı anlamlandıran ve yeniden üreten kutsal çabasında kullandığı makineye "pancar motoru" adını takmış... Bilinmeyen denizlerde pata pata giden pancar motorları... O tıkırtı sesleri de bilinmeyen yaşam içinde bazen yol bulur, bazen yol arar ama hep çalışır... Tıkır, tıkır, tıkır...
*** Bizler de bu işlere babamın eskiyen "pancar motorlarını" kullanarak başladık... Tıkırdayan makineler eskidikçe bizlere devroldu... Bizler eskittikçe de yaşamın tekneleri olarak bir kenarlarda saklar olduk... Makineler hep aynı kaldı ama markalar değişti... Tıkır da tıkır... Yaz Allah yaz...
*** Bilgisayarların, sürat tekneleri gibi ortalığı sardığı bir dünyada eski "pancar motoru" türleri epeydir kaybolmakta... Daktilo makinesi satan bir büyük mağazaya rastlamayalı çok oldu... Bir zaman sonra yeniden oraya uğradığımda artık yoktular... Eski makineleri daha da özenle korumak gerekiyor... Ne var ki, Çemberlitaş'taki dükkan önceleri iki katı kaplarken, zamanla küçülüp, üst kata sığındı. Yaşama ve zamanın akışına karşı direnmeye savaşıyor... Yenilecek diye ödüm patlamakta... Aynı sıkıntıyı şerit bulmaya çalışırken de yaşıyorum.... Köşe başındaki dost kırtasiyeciye uğradığımda ya henüz bulunmamış oluyor ya da tesadüfen gelenleri toptan babamın aldığını öğreniyorum... Denk düşürünceye kadar uğraş dur...
*** Aslında bu yazıyı bilgisayarda yazmaktayım... Yaşam sıkıştırınca "modern zamanlara" uyma çabası... Üstelik yabancı diyarlarda yaşadığım bir dönem, yazdığım her şeyi bilgisayarlarda yazardım... Ne ki o alışkanlık bir yazı günü sona erdi... Yazdığım yazı teslim saatlerinin kıyısında dolaştığım bir anda uçup gidince, babadan kalma "pancar motorlarına" dönüş yaptım... "Söz uçar, yazı kalır" demişler... Bunun daktilo makineleriyle yazılan yazılar için söylendiğine adım gibi eminim... Yoksa bilgisayarlar eğer azizlik etmek isterlerse, yazıları da söz gibi uçuruveriyorlar...
*** Şimdi yaşamdan elini ayağını çeker gibi yapan "daktilo makineleri" durup dururken aklıma gelmedi... Pek çok faninin, çok da haklı olarak dönüp bakmayacağı, hatta gözüne bile çarpmayacağı minik bir habere rastladım. "Olivetti" marka daktiloların 55 yıl önce doğuşu, Milano'daki bir sergiyle kutlanmış... O sergide, "Olivetti'li yaşamın" anlamlı yedi yüz belgesi sergilenmiş... Kim için ne simgeler bilmem ama benim içimde bir anılar çağlayanı yarattı. Babamın çok uzun zaman kullandığı hafif göbekli sayılabilecek iri yarı Olivettisi, ağabey tarikiyle bana intikal etmişti. Şimdi bende saklı durur... Babamın "pancar motoru", ağabeyimin "pancar motoru", benim "pancar motorum"... Uzun süre Olivetti markalı bu tekne oldu...
*** Baba evindeki sabahın ilk ışıklarıyla, hazırlığı yapılan ve daha sonra kağıtlara dökülen sözcükler... Onarın aracılığını yapan çeşit çeşit markalı daktilo makineleri... Olivetti çok kahrımızı çekti... Meğer o da orta yaşlarını geride bırakır olmuş... Pancar motorları... Pancar motorları... Pancar motorları... Minnacık bir ayrıntıyı anlatırken, Olivetti'ye de aile boyu bir vefa selamı göndermek istedim... Her ne kadar bu yazıyı "mecburiyetten" bilgisayarda yazmış olsam da...
|