Ünlü Külkedisi'ni nasıl bilirdiniz?
Büyük koreograf Nureyev'in, 20 yıl önce sahneye koyduğu Külkedisi balesi aynı prodüksiyonla yeniden Paris Opera'sında.
Külkedisi işte, bilirsiniz elbet. Üç asırdır, yani Perrault bu masalı yazdığından bu yana, bütün üvey annelerde ve üvey çocuklarda derin travma yaratmış olan, "orada burada pabucunu unutan" şaşkın ve iyi kalpli kız. Yüzlerce operaya, baleye, filme ve piyese ilham kaynağı olmuş, İngilizce'siyle Cinderella, Fransızca'sıyla Cendrillon ve Rudolf Nureyev'in o şahane Rusça'sıyla Zoluşka. Doğrusunu isterseniz ben, bir çok versiyonda, hiç bir kötülüğe gıkı çıkmayan Külkedisi'ni gayet sıkıcı, kötü kalpli anneyle ablaları da "esas kızdan" çok daha şahsiyetli bulmuşumdur. Ama büyük usta Nureyev'in, saat 12'yi vurunca biten hayalleri bambaşka bir "mitolojiye" dönüştürdüğünü biliyordum. Kayıtlardan kısa parçalarını seyretmiş, nasıl sahneye koyduğunu biyografisinde okumuştum. Usta, Külkedisi'ni almış, Prokofiev'in müziğiyle sarmalamış ve ardından da hayalgücüne kanatlar takıp bol bol uçmuştu. Nureyev versiyonunda her şey, Hollywood'da star sistemin geçerli olduğu 30'lu ve 40'lı yıllarda geçiyordu, Külkedisi'nin üvey ablaları filmlerde rol kapmaya çalışırlarken, bizim kız büyük bir yıldız oluyor, sahneye Limuzinlerle çıkıyordu. İşte temsil hakkında bütün bildiğim buydu. Fakat tabii bir gün bu versiyonu, o muhteşem prodüksiyonla ve yıldız dansçıların yorumuyla, hem de Paris Operası'nın Garnier Sarayı'nda görmeyi hayal bile etmemiştim. Nureyev 1983 yılında Paris Opera'sının başına geçtiğinde, repertuarı ve kurumdaki geleneksel adetleri değiştirmeye kararlıydı. Kimseyi dinlemeden çağdaşlaştırdığı eserlerden biri de Külkedisi oldu. Hikayedeki Prens'i bir sinema jönüne dönüştüren koreograf, Hollywood'un Hollywood olduğu yılları anlatırken sanat yönetmeninin de yardımıyla aklına gelen her türlü deliliği yapmış. Sahnede King Kong'tan Fritz Lang'a, Şarlo'dan Fred Astaire'e kadar, o dönem sinemasının bütün figürlerini kullanmış. Külkedisi'nin baloya geliş sahnesi, Nureyev versiyonunda, bir süperstarın yüzlerce flaş patlarken sinema setine gelişine dönüşmüş.
ÜVEY ANNE TRAVESTİ Prens'in Külkedisi'ni arama sahnesi, "esas oğlanın" sinemacı arkadaşlarıyla İspanyol, Rus ve Çin barlarında afyon içerek, pabucu yosmalara giydirmesine dönüşmüş. Cadı üvey anne rolünü ise, travesti bir erkek dansçıya vermiş Nureyev. Elbette ki 20 yıl öncesi için devrim sayılabilecek bu modernleştirme operasyonu, bugün çok daha cesur balelere alışık olan seyircide şok etkisi yaratmıyor ama Nureyev'in ruhu kesinlikle sahnenin üzerinde bir yerlerde geziniyor. O gece, 95 muhteşem dansçının bir arada olduğu "Corps de ballet"den rüya gibi sololara kadar her adım, bu büyük koreografın aura'sını taşıyordu. Son yıllarda adı, dünyanın en iyi balerinleri arasında anılan AurDupont ise üstlendiği efsanevi rolde tüm salonu hipnotize ediyordu. Malumunuz, psikanaliz üstadlarının çok sık kullandıkları referanslardan biri de "Başka bir hayat düşleyen ve zamana karşı yarışan çıplak ayaklı Külkedisi"dir. Kimbilir, belki de bu balenin başarısı Nureyev'in kendisi de bir Külkedisi olduğu içindir. Ne de olsa, babasının deyimiyle "bir erkek mesleği" seçmiş olsaydı, büyük ihtimalle hayatı boyunca Ural bölgesinden dışarı çıkmayacaktı. Ya da bir gün Kirov Balesi'yle geldiği bir Paris turnesinde havaalanında firar etmeyip Moskova'ya dönseydi, dünyanın gelmiş geçmiş en meşhur dansçısı olamayacaktı...
Sedef Ecer
|