Fransız Siyasetçiler
Yaş ortalaması 75 olan parlamentonun tamamı küçük bir köyün ihtiyar meclisine benziyor
Sistem her nasılsa onları eleyememiş. Sosyalist partide de iktidar partisinde de zekasına, birikimine, dünyaya bakışına, onu ele alışına hayran olunabilecek kişiler var. Ama onlar hariç Fransız parlamentosunun tamamı küçük bir köyün ihtiyar meclisine benziyor. Doğrudan seçilenlerin meclisine de seçilmişlerin seçtiklerinin seçtiği ama eksimiş kremayı andıran senato üyelerine bakarken de insanın ruhu kararıyor. Sanki bütün o görüşmeler hakiki bir mecliste değil de repliklerin son derece sıkıcı olduğu bir tiyatro oyununda geçiyor. Senato daha da beter. Orada ömrünün son günlerinde, 75-80'liklerin adeta delikanlı gibi kaldığı genelde 90'li yaşlarında, hemen hepsi alzheimer, parkinson hastası senatörler var. Seyirciler de bu iki meclisi izlerken aşağı yukarı uyuşmuş vaziyetteler. Bazen, bir kısmı eski alışkanlıklarla sokaklara dökülüyorsa da çeneleri hariç genelde hareketsizler. Mesela Avrupa Birliği'nin iki kurucusundan biri olan bu ülkede milletvekilleri ve senatörler de haklarının bir bölümünü Avrupa'ya devrettiklerinin idrakında değiller. Avrupa sanki Fransa'- nın bir parçası, onun ucunda öyle bir yer. Orası her neyse, işte orada sadece Fransızlar söz sahibi, ne olup biteceğine sadece onlar karar verebilir. Bu yüzden Chirac'ın Türkiye konusunda, bir devlet politikasının devamı olarak ve elbette diğer 24 ülkenin bakışını da göz önünde bulundurarak, onların arzularına uygun davranmamasını "Avrupa projesine ihanet'' diye gören çok. Sağ muhalefette Bayrou'nun yaptığı konuşmaya bakılırsa, Fransa elinden geleni yapamadı. Kapıyı Türkler'e açtı ve tam üyelik hedefi verdi. Sanki diğer 24 üye ülkenin meclisi oylama yapmış ve görüş bildirmiş gibi, Fransa'da siyasetçiler temsili demokrasinin içinin boşaltıldığı, bu arada Avrupa'nın da köküne kibrit suyu döküldüğü kanısındalar. Zaten Fransa'dan başka bir ülkede ne olduğunun hiç hükmü yok, çünkü çoğu zaman öyle bir yer yok, "başka ve dışarıda'' olan! Zaman tüneline girmiş gibiler. Irak Savaşı başladıktan ve heykellerin düşmesine ramak kala mesela Mezopatamya'dan, o topraktan çıkacak direnişçilerden bahsettiler Fransız siyasetçiler. Genler ve tarihi referanslar çok mühim. Miladı nereye koyacakları değil mühim olan. İşte canları istemiş oraya koymuşlar! Geçen yıl, ister istemez biraz mahçup olmuşlardı, ama tarihi referansı bu kadar geniş bir alanda tuttukları için, gün geliyor ve bir şekilde söyledikleri doğrulanmış oluyor tabii. Irak'ta kaçırılan ve geçen hafta serbest bırakılan iki Fransız gazeteci etrafındaki irili ufaklı skandallar konuşulurken de mesela Irak'tan "dost ülke'' diye bahsetti bazı senatörler. Bahsi geçen ülke Amerikan işgali altındaki mi, yoksa başbakanının Fransa'ya sitem gönderdiği ve politikasını hiç de dostane bulmadığını söylediği ülke mi ya da Kürtler mi, Şiiler mi, kim belli değil. Saddam Fransa'nın dostuydu eskiden. Herhalde bu yüzden teröristlerden de bir nev'i dost gibi bahsediyorlar! "Bizim farkımızı gösterdiler, gazetecilerimizi serbest bıraktılar. Biz savaşa karşıydık ve herhalde yanlışlıkla bizim gazetecilerimizi kaçırdılar'' diyen çoktu.
ARACILARLA PAZARLIK YOK Yani teröristler ellerinde kriterlerle geziyorlar ve adam kaçırırken uzun uzun düşünüyorlar Irak'ta. Fransızlar'a bir şey yaparlarsa haksız diğerlerine yaparlarsa haklı olacaklar. Fransa gazeteciler için teröristlerle pazarlık yapmadı, karşısında ciddi bir muhatap varmış gibi aracılarla müzakere etti. Sanki teröristler için Müslümanlık mühim, ayırıcı bir özellikmiş gibi, önce ülkenin Müslümanlarını temsilen heyetler gönderdiler, onlar rica ettiler. Söz konusu muhatap bir devletmiş gibi, rehin alınan gazetecilerin serbest bırakılması için imza toplayanlar oldu. Geçen hafta rehineler nihayet serbest bırakıldı. İki gazetecinin Fransa'ya inişi için cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar cümbür cemaat geldiler, askeri havalimanında saatlerce beklediler. Irak'tan gelen bu iki gazeteci o gün yeryüzündeki en önemli olay oldu. Zaten, Fransız siyasetçilerinin bu yıl dış dünyayla tek teması da bu iki gazetecinin Irak'ta kaçırılması ve getirilmesi sırasında gerçekleşti!
|