Bu konseri sakın kaçırmayın
Grammy ödüllü kemancı Gidon Kremer, geçen perşembe akşamı İş-Sanat'ta çok farklı özellikler taşıyan bir konser verdi. Kremer, klasik müzik dünyasının en sıra dışı kariyerine sahip kemancısı. Genç vibrafoncu Andreij Pushkarev ile Schnitke, Kobekin, Bach, Fiser ve Piazzola'nın eserlerinden oluşan, dünü, bugünü, yarını birbirine bağlayan programla seyircinin karşısına çıktı. "Son 30 yılda müzik dünyasında en geniş çağdaş repertuvarı yorumlayan solist" olarak anılan Gidon Kremer, sahneye çıktığı anda, seyirciyi avucuna almayı başardı. Kendine özgü bir tarz geliştirmişti. 1967'de Brüksel'de Kraliçe Elizabeth Yarışması'nda kazandığı ödülün ardından uluslararası Paganini ve Çaykovski yarışmalarında aldığı birincilik ödülleriyle kariyerine çok başarılı bir başlangıç yapmıştı. En baştan beri, müzik tarihinin karanlık sularında seçtiği unutulmuş ya da gözardı edilmiş eserlerin yanısıra, çağdaş müziğe de geniş yer ayıran Gidon Kremer, bu yaklaşımını, "Neden kazanmak için hep aynı atları sürelim?" diye savunuyor. Uluslararası müzik dünyasında, hiçbir solistin geçtiğimiz 30 yıl içinde çağdaş repertuvardan onun kadar yararlanmadığını rahatlıkla belirtebileceğimiz Kremer, 4 yıl önce, müziğin geliştirilmesine ve zenginleştirilmesine yaptığı katkılardan dolayı UNESCO Müzik Ödülü'nün sahibi olmuştu. Kremer'in aynı zamanda iyi bir kayıt mühendisi olduğunu da biliyor musunuz? Bugüne dek yaptığı 100'ün üzerindeki kayıtlarla aralarında Grammy'nin de bulunduğu birçok uluslararası prestijli ödül kazanmış. 1730 yapımı bir Guarnerius del Gesu, "ex-David" keman çalan Kremer'in yazdığı, kendi sanat anlayışını anlattığı üç kitabı var. Baltık Cumhuriyetleri'nden üstün yetenekli müzisyenlerden kurulu "Kremerata Baltica" Orkestrası'yla, ülkesinin genç sanatçılarını destekleyen Kremer, 1974 doğumlu Andrej Pushkarev'le birlikte çaldı, konserinde. 6 yıl önce perküsyoncu olarak bu orkestraya katılan Pushkarev'in vibrafon ve solo keman için yaptığı düzenlemeler bu konserin programında yeraldı. Bu çapta bir sanatçıyı, böylesine değişik bir programla izlemek, hem öğretici, hem de müzikal olarak doyurucuydu.
*** Ve bu akşam, aynı konser salonunda bir müzikal ziyafet daha, ünlü London Baroque. 1999'da "Yılın Sanatçısı" seçilen soprano Emma Kirkby'le birlikte Haendel'in Roma'da bulunduğu dönemde bestelediği, İtalyan stilindeki eserlerle, o dönemde altın çağını yaşayan diğer iki İtalyan besteci Corelli ve Vivaldi'nin sonatlarını yorumlayacak. Konser 20.00'da başlıyor. Emma Kirkby, hobi olarak olarak şarkı söylediği Oxford'daki öğrencilik yıllarında ve sonraki öğretmenlik döneminde Rönesans ve Barok repertuvarı kendine yakın buluyordu. Eski Müzik Akademisi, Freiburg Barok Orkestrası ve Aydınlanma Çağı Orkestrası gibi barok müziğin önde gelen topluluklarıyla çalışan sanatçı, Rönesans'tan çağdaş müziğe uzanan 100'ün üzerinde kayıtla, zamanımızın en iyi vokal solistlerinden biri olduğunu kanıtladı. Kirkby 2000 yılında İngiliz İmparatorluğu Nişanı'nı aldı. 1978'de kurulan ve barok müziğin önde gelen temsilcilerinden biri olarak kabul edilen London Baroque topluluğu, 16. yüzyılın sonundan Mozart ve Haydn'ın eserlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede, az tanınan eserlerden barok ve erken dönem klasik dönemin başyapıtlarına kadar geniş bir repertuvara sahip. Edinburgh, Salzburg ve Bath festivallerinin sürekli konuğu olan London Baroque, ABD, Japonya ve Avrupa'nın önemli kentlerinde sürekli konserler veriyor.
*** Bu arada tavsiye etmek istediğim bir caz albümü var. Çok beğendiğim trompetçi, flugehorn da çalan Roy Horgrove, huzur içinde dinlenen bir CD hazırlamış. Tenor saksafonda Ron Blake, piyanoda Stephen Scott, basta Rodney Whitaker ve davulda Gregory Hutchinson, CD'nin ana kadrosu. Bazı parçaların yorumunda çalan sanatçılar arasında ünlü trompetçi Wynton Marsalis, tenor saksaforcu David "Fathead" Newman, basçı Christian McBride, davulcu Lewis Nash de var. Klasik müzikseverlere bu albümü özellikle öneriyorum. Kenan Onuk kenan.onuk@ntv.com.tr Emma Kirkby
|