Ünlü besteciler ve yorumcular
Önce bir iki haber. Uzakdoğu'dan yeni yetenekler, genç müzisyenler dünya müzik piyasasına çıkmaya başladı. Japon Uchida'dan sonra genç yaşta verdiği konserler ve çıkardığı CD'lerle büyük üne kavuşan Çinli Lang Lang yolu açmışlardı. Bu defa Taipei Filarmonik Oda Korosu'nun ünü artmaya başladı. Koro, sürekli konserler veriyor, CD çalışmaları yapıyor. Bugün saat 20.00'de Enka Oditoryum'da, Türk müzikseverleri topluluğu Orfeon Oda Korosu'yla birlikte dinleyebilecekler. Geleneksel Çin ve Tayvan şarkıları, Moğol halk şarkıları ve son dönem popüler Tayvan şarkılarıyla dolu gösterişli bir program müzikseverleri bekliyor.
*** Ünlü piyanistimiz Fazıl Say durmak bilmiyor. Çıkardığı son CD'de Mozart'ın 12,21 ve 23'üncü konçertolarını Griffiths yönetimindeki Zürih Oda Orkestrası eşliğinde kaydetmiş. Merkez Bankası'nın desteğiyle çıkan Ulvi Cemal Erkin CD'si ise her türlü övgüye değer. Jean Phillippe Collard'ın çaldığı piyano konçertosu mükemmel. Tabakov yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası'nın eşliği takdire değer.
*** Çaykovski de bu yılın dünyada eserleri en fazla seslendirilen bestecilerinden biri. İDSO, 14 ve 28 Ocak'ta programına onun iki eserini almıştı. İlkinde Gülsin Onay 1'inci Piyano Konçertosu'nu, ikincisinde Alexander Markov Keman Konçertosu'nu çaldı. Çaykovski'yle ilgili öyküler hep dikkat çekici ve hüzün vericidir. İşte bunlardan biri. 1874'te Çaykovski, can yoldaşı Madam von Meek'e bir mektubunda "Tüm ruhumla bir piyano konçertosu besteleme uğraşı içindeyim. Çok zor ilerliyor" diye yazmıştı. Bu, ciddi müzikçilerin hep çok iyi tanıdıkları, ondan yetmiş yıl sonra da dans müziği topluluklarının seslendirdikleri senkoplu düzenlemeleri sayesinde popüler müziğin düşkünleri tarafından tanınacak ve sevilecek Si Bemol Minör 1. Piyano Konçertosu'ydu. Moskova Konservatuarı'nda öğretmenlik yapan Çaykovski, öğretmenliğin gerektirdiği görevlerden baş alamadığı için beste yapmaya pek az zaman bulabiliyordu. Gene de çalışmasını kesintisiz sürdürerek konçertosunu tamamladı. Konservatuarda yöneticisi olan ve konçertosunu adına sunduğu Nikolay Rubinstein'e göstermek için can atıyordu. Daha mürekkebi kurumamıştı ki Nikolay Rubinstein ile öğretim görevlisi arkadaşlarından Hubert'e özel bir dinleti için konservatuar sınıflarından birinde buluşmayı önerdi. Çaykovski, 5 Ocak 1875'te bir partiye giderken onlara rastladı, içtenlikle selamladı; hemen el yazması notaları bir piyanonun sehpasına yerleştirdi ve konçertosunu çalmaya başladı. Birkaç gün sonra burukluk içinde yazdığı bir mektupta, kendisinin gösterdiği bu çabaya karşılık, bu kişilerin davranışlarını anlatıyordu. "Birinci bölümü çaldım. Allah için tek bir laf, tek bir değerlendirme yok. Hiç sizin başınızdan, iyi bir dostunuza yemek pişirip de onu buyur edip önüne koymanız, ama ondan tek bir söz duymamanız gibi sıkıntılı ve anlamsız bir deneyiminiz oldu mu? Rubinstein yıldırım çarpmış gibi hiç kımıldamadan öylece oturdu... Neyse ki konçertoyu sonuna kadar çalacak gücü buldum. Bir sessizlik daha! Piyanonun başından kalkarken, 'Evet?' diye sordum. O zaman Rubinstein'ın ağzından sözler akarsuymuşcasına dökülmeye başladı. Konçertom nafileydi, icra edilemeyecek bir şeydi. Modülasyonlar o denli ufalanmış, birbirinden kopuk ve kötü bestelenmiş bir durumdaydı ki bunların düzeltilmesi olanaksızdı. Hele kompozisyonun kendisi, kötünün kötüsü, incir çekirdeğini doldurmaz, sıra işi bir şeydi. Şurasında burasında başkalarından aşırmalar yapmışım. Bilemedin, bir iki sayfası alıkonmaya değerdi; gerisini ise yırtıp çöpe atmak ya da oturup bütün yapıtı baştan aşağı yeniden bestelemek gerekirdi, vb. Burada benim anlatmamın olanağı olmadığı şey, Rubinstein'ın sesindeki tondu." Hubert çekine sıkıla daha sıcak bir tonda ama kesinlikle onaylamayan bir eda ile Rubinstein'ın yargısını yineledi. Onların tepkisinden şaşkına dönen Çaykovski, tek söz etmeden odadan çıktı. Sinirlerini yatıştırmak için boş bir sınıfa sığındı. Neredeyse gözlerinden yaşlar boşanacaktı. Birkaç dakika sonra Rubinstein içeri girdi, "Şey, sonradan düşündüm de" dedi, "Konçertonu sana söylediğim gibi yeniden bir gözden geçirsen, konserimde çalarım." Çaykovski, "Ölürüm de bunu yapmam!" diye zehir-zemberek bir yanıt verdi. Yapıtı bu haliyle, olduğu gibi yayınlayacağım. Ve de öyle yaptı. Üstelik konçertonun sunusundaki Rubinstein adını sildi; onun yerine konçertoyu yazıldığı biçimiyle çalmaya söz veren von Bulow'un adını yazdı. Kendisine gönderilen armağan nüshasına teşekkürlerini bildiren von bulow, "İnsanı her bakımdan hayran bırakan bu görkemli yapıtın benim adıma sunulmuş olmasından son derece büyük bir onur duyuyorum" diye yazmıştı. Çaykovski'nin konçertosu böylece kurtulmuştu, Rubinstein'ın kabalığı ile açtığı yara ise hiç kabuk bağlamadı.
|