|
|
|
|
|
|
Kadınlara yüzlerini çevirtti
Fethullah Hoca'nın kadın ve çocuklara verdiği 'Çarşamba vaazları' ünlüydü. Gülen bir gün vaaz veriyordu. Ancak cemaatte bir tuhaflık vardı: Bütün kadınlar önlerine bakıyordu. Meğer, Hocaefendi kendisini dinleyen kadınlara "Yüzünüzü çevirin. Ne siz bana bakın ne de ben size" demiş.
Kadınlardan kaçmak için camiye sığındı
Fethullah Gülen Edirne'de imamlık yaparken evini bırakıp camide yatıp kalkmaya başlamıştı. Çünkü onu damat almak için ısrar eden babalardan bıkmıştı. Gençti, zekiydi, idealistti, akranlarına kıyasla bilgiliydi. Fethullah Hoca’nın reytingi hızla yükseliyordu.
Dün Fethullah Gülen'i Erzurum-Edirne yolunda bırakmıştık. Gülen 18 yaşındadır. Bu yaş kişiliğin geliştiği, fikirlerin de az çok şekillenmeye başladığı bir çağdır. Peki Gülen ile ilgili şimdiye kadar neler gördük? Dini ve milli duyguların güçlü olduğu bir çevrede yetişmişti... Zekası ve hafızası ortalamanın üstündeydi... Güzel konuşuyordu... Dini literatürün dışındaki kitaplara da meraklıydı... Titiz, temiz, çalışkan, şık giyinen bir insandı... Kolay duygulanıp kolay gözyaşı dökmek bir aile özelliğiydi... Nur cemaatiyle tanışmıştı; Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerini biliyordu...
TOY MOLLALARA YARDIM Fethullah Gülen, Edirne'ye varıp uzaktan akrabası Hüseyin Top Hoca'yı bulmuştu. Şöyle bir uygulama vardı: Mesela İstanbul'dan gelen hafız talebeler Edirne Müftülüğü'ne başvururlardı. Önce dini ve Arapça bilgileri ölçülürdü. Başarılı olanlara bir belge verilir ve civardaki köylere gönderilirdi. Muhtarların organizasyonuyla bu genç talebeler köy camilerinde namaz kıldırır, diğer dini görevleri yerine getirirdi. Bu uygulama genellikle Ramazan'- da yapılır, ay bitiminde köylüler aralarında topladıkları parayı bu gençlere verirdi. Genç Fethullah için de aynı uygulamayı yapmak mümkündü. Sınav basitti: Müftü vekili İbrahim Akın, hemen elindeki fıkıh kitabından gelişigüzel bir sayfa açmıştı: "Evladım, gel şurayı oku ondan sonra da ne anladığını bize anlat bakalım."
CEMAAT CAMİYE SIĞMADI Hüseyin Top akrabasından daha heyecanlıydı. Çünkü bu Kuran okumaya benzemiyordu. Kuran'da doğru okumayı kolaylaştıran (Türkçe'deki şapkalar gibi) işaretler (hareke) bulunur. İbrahim Akın Hoca'nın kitabı ise böyle değildi. Doğru dürüst Arapça bilmeyen bu fıkıh kitabını okuyamaz, kekeleyip dururdu. Genç Fethullah ise kitabı önüne alıp tıkır tıkır gösterilen yeri okumuştu. Ardından bu metni Türkçe'ye çevirmeye başlamıştı ki... "Tamam evladım kafidir" demişti İbrahim Hoca, "sen hele bir dışarı çık bakalım." Hüseyin Top, müftü yardımcısına "Hayrola, niye yarıda kestin" dercesine baktı. İbrahim Hoca şaşırmıştı: "Delikanlı çok iyi. Bize bir şey sorar da cevap veremeyiz diye korktum. Kitabı kapadım..." Böyle yetenekli bir talebeyi ne yapacaklardı? Köylere göndermek yanlış olurdu. Hüseyin Top'un bir önerisi vardı: "Bizim mahallede yeni bir cami var: Akmescit. Uygun görürseniz oraya alalım." Teklif uygundu. Fethullah Gülen elinde verilen yazıyla Yıldırım Hacı Sarraf mahallesi muhtarlığına başvuracaktı. O arada Fethullah Gülen, vaiz olabilmek için Ankara'ya gitti. Sınavlara girip Edirne'ye döndü. Genç hoca Ramazan boyunca namaz kıldırdı, vaaz verdi, diğer dini görevleri yerine getirdi. Mahallede dini açıdan bir canlanma olmuştu. Halkın adeti Ramazan boyunca değişik camilerde teravih namazı kılmaktı. Ama bir süre sonra Akmescit Camii'ni tercih edenler çoğalmıştı. Bugünkü moda tabirle söylersek Fethullah Hoca'nın reytingi hızla artıyordu. Bu arada Ankara'dan sınavda başarılı olduğu haberi gelmişti. Ramazan'ın sonu yaklaşıyordu. Genel uygulamaya göre Fethullah'ın görevi bitecekti. Zaten resmi bir iş değildi bu; maaş almıyordu. Cemaat memnunsa aralarında topladığı üç beş kuruş verip onu memleketine uğurlayacaktı.
"LÜTFEN EDİRNE'DE KAL" Derken bayram başladı. Son gün Hüseyin Top'un kapısını Akmescit Camii'ne giden beş altı yaşlı başlı adam çaldı. Önce bayramlaşıldı. Ardından asıl konuya geçildi: "Bizim Fethullah Hoca'dan pek memnunuz. Gitmesin. Sen nasıl bir zamanlar geçici olarak Edirne'ye gelip kaldıysan... O da kalsın. Resmen görev alsın." Olur muydu? Bir kere Fethullah çok gençti. Ayrıca anası babası Erzurum'da onun yolunu gözlüyordu. Üstüne üstlük camiin zaten maaşlı bir imamı vardı. Ancak yaşlı ve hastaydı. Başvuranlar ise ısrarlıydı: "Biz aramızda para toplayıp ona veririz, aç susuz bırakmayız." Fethullah Hoca da Edirne'de kalmak istiyordu. Hayali müftü olmaktı. Bir dilekçe yazdı. Ancak Ankara'dan gelen haber olumsuzdu: 'Askerliğinizi yapmadığınız için böyle bir görev alamazsınız.' Ama Müftülük bir sınav düzenlemişti. Fethullah bunda başarılı oldu ve bazı torpillilere rağmen Üçşerefeli Camii'nde ikinci imam olarak çalışmaya başladı. Böylece 6 Ağustos 1959 tarihinde Fethullah Gülen'in memurluk dönemi başlamış oluyordu. Maaşı 200 lira olacaktı, bunun 30 lirasını kestiler ve eline 170 lirayı tutuşturdular.
Emre AKÖZ-Nevzat ATAL
|
|
|
|
|
|
|
|
|