|
|
|
|
|
|
Dj'ler eğlenceye biz dine çağırıyoruz
Sesleri etkileyici, görüntüleri ise çok modern... Takım elbise giyiyor, tıraşsız dışarı çıkmıyorlar. Türkiye Mevlithanlar Cemiyeti Başkanı Halil Akıncı "DJ'ler gibiyiz. İnsanları motive ederek dine çağırıyoruz" diyor.
Ölen insanların ardından ya da sünnetlerde, nikah öncesinde "mevlit" okutmak Türkiye'de bir gelenek... Hafız'ı Kur'an ve Mevlithanlar Cemiyeti Başkanı Halil Akıncı, günümüzde "mevlithanlık"ı yaşatmaya çalıştıklarını ve güzel sesleriyle insanların dini duygularını ortaya çıkardıklarını söylüyor: "Mevlithan insanlardaki Allah sevgisini artırır... Sesi iyi olmalı, görüntüsü temiz, düzgün olmalı. Türkiye'de bu işi yapan çok az kişi var."
Mevlithanlar DJ gibi çalışıyor
Türkiye Hafız'ı Kur'an ve Mevlithanlar Cemiyeti Başkanı Halil Akıncı mevlithanlık geleneğini DJ'liğe benzetiyor. Akıncı'ya göre mevlit okuyan bu güzel sesli din adamlarının Tarkan'ı ise Aziz Hardal.
Hafız'ı Kur'an ve Mevlithanlar Cemiyeti Başkanı Halil Akıncı mevlithanlık geleneğinin Türkiye'de yozlaşarak kaybolduğunu söylüyor: "İnsanlarımız her hocayı, camideki bir imamı, müezzini; mevlithan (mevlit okuyan kimse) sanıyor, mevlide onları çağırıyor" diyen Akıncı bunun çok yanlış olduğunu vurguluyor. Mevlidin kendine has bir adabı olduğunu kaydeden Akıncı "Bunu da ancak çekirdekten yetişen mevlithanlar bilir. Mevlithan tıpkı bir DJ gibidir. DJ nasıl insanları eğlenmeye teşvik ediyorsa, iyi bir mevlithan da insanlardaki din coşkusunu, Allah sevgisini artırır. İyi bir mevlithanın katıldığı mevlitte insanlar sık sık Allah diye bağırır, kimisinin gözleri yaşarır. Mevlithan belirli yerlerde yapacağı namelerle, belirli yerlerde yapacağı mimiklerle insanları coşturur. Hatta mevlithanlar insanlarda dini duyguların coşmasına neden olduğu için bugün halkın dinle bağlantısını sağlayan çok önemli bir kurumdur. Türkiye'de Müslümanlık bugün hala ayaktaysa bunda mevlithanlık geleneğinin önemli bir etkisi vardır" diyor. "Eskiden İstanbul'dan uçağa binip 15 kişi kalkıp Adana'ya giderdi. Siyah takım elbiseleri içinde, kravatlarıyla, fötr şapkalarıyla bakan gibi karşılanırlardı" diyen Akıncı şöyle devam ediyor: "Ancak son zamanlarda bu iş de yozlaştı. Adam şalvarlı, sarıklı mevlide gidiyor. Zaten mevlithan olmadığı buradan belli. Bizler öyle sarık, cübbe giymeyiz. Takım elbise giyeriz. Nadiren takke kullanırız." Mevlithanların okuldan yetişmediğinin altını çizen Akıncı tamamen usta çırak ilişkisi içerisinde, meşk ederek yetiştirilmenin geçerli olduğunu ifade ediyor. Sesi güzel ve istekli gençleri aralarına aldıklarını belirten Akıncı "Eserleri belirliyoruz ve o eserleri geçmeleri için meşkler yaptırıyoruz. İleri düzeydeki arkadaşlarımız bu meşklerle yeni arkadaşlarımızı yetiştiriyorlar. Bu işte öncelikle insanın sesi olacak. Ayrıca iyi bir yorumcu olmalı. Mevlit adabını öğrenecek. Burada din bilgini olmak gerekmiyor. Bizim eskiden arkadaşlarımızın çoğu radyo sanatçısıydı. Hafız değillerdi. Bunlar mevlithandı. Mesela bir Taceddin Uygun vardı, radyo sanatçısıydı, muazzam mevlit okurdu. Münir Nurettin Selçuk bizim cemiyetin üyesiydi. Yani mevlithan aynı zamanda çok da güzel şarkı söyler. Ama her şarkı söyleyen mevlit okuyamaz." diyor.
İYİ KAZANIYORLAR Ahmet Sezgin'in çok güzel ezan; İsmail Hazar'ın çok güzel ilahi okuduğunu vurgulayan Akıncı'ya göre günümüzdeki en iyi mevlithan Aziz Hardal adlı bir genç. Aziz Hardal'ı "Sanki bundan 40 sene önce yaşamış sonra yeniden doğmuş geri gelmiş" diyerek tanımlayan Akıncı "O mevlithan dünyasının Tarkan'ı. Babası ve dedesi de eski dönemin hocaları. Rahmetli Zeki Altun benden önceki cemiyet başkanı, torunu da sanatçı Hakan Altun. Aziz Hardal, müthiş Kur'an okur, mevlit okur. Mevlidimizi o okusun diye Aziz Hardal'a özel talep gelir" diyor. İyi bir mevlithanın her şeyden önce iyi bir sese ve müzik kabiliyetine sahip olması gerektiğini belirten Akıncı şöyle devam ediyor: "Bir kere nerede hangi nameyi, mimiği kullanacağını çok iyi bilmesi gerekir. Sonra artık günümüz insanları değişti. Eskisi gibi sarıklı, cübbeli tercih etmiyor. İyi bir mevlithan kulağa hitap ettiği kadar göze de hitap etmeli. Giyimi, kuşamı, saçı, tıraşı her şeyiyle kendini gösterebilmeli. Hiç unutmam bir mevlide gitmiştik. Biz gittiğimizde evin kızı herhalde ortada yoktu. Neden sonra geldiğinde annesine "Mevlithanlar nerede?" diye sordu. Halbuki biz yanı başındayız. Öğrenince çok şaşırdı. Hepimiz takım elbiseli, tıraşlı, film artisti gibiyiz. Sonra mevlithan öyle gülmez, gülmemeli. Görevimiz orada bulunan cemaate hüzünle birlikte o manevi atmosferi yaşatmak." Mevlithanlığın profesyonel bir meslek olduğunu kaydeden Akıncı, sarfedilen mesainin bir karşılığının da olduğunu vurguluyor: "Ama biz belli bir ücret almıyoruz. Bu işte çağıranların yani mevlit sahibinin takdiri neyse odur. Geçenlerde eşi vefat eden bir kadın, mezarın başına çadır kurdurmuştu, jeneratörle aydınlatma da yaptırmıştı. Bir hafta boyunca Kur'an okutturdu. Masrafını da karşıladı." Türkiye'de her gün binlerce doğum olduğu gibi bir o kadar da insanın öldüğünü ifade eden Akıncı şöyle devam ediyor: "Her ölünün ardından ilk akşamı, yedisi, kırkı, elli ikisi Kur'an okunur. Ama bazıları her yıl ölüm yıldönümünde de okutur. Ama her önüne gelen de çıkıp mevlithanım der, mevlide gider. Ama bunların çoğu gerçek mevlithan değil. Bizim cemiyetimize kayıtlı olanların sayısı 100'ü biraz geçiyor. Gündemde olanların sayısı 30... Adam devlet görevlisi olarak atanmış; mezarlıklar müdürlüğünde imam. Suyun başını tutmuş. Cenaze sahibi başında sarıkla onu görünce sanıyor ki bu adam şeyhülislam! Hemen diyor ki, "hocam akşam bizim mevlidi de sen organize et." O da gidiyor karga gibi sesiyle mevlide. Böyle çok kişi var mevlithan olarak. O yüzden biz diyoruz ki işin mali tarafını falan düşünmeyin. Bize başvurun, profesyonel arkadaşları memur edelim."
Cemiyet Başkanı Halil Akıncı "İyi bir mevlithan hem kulağa hem göze hitap etmeli; giyimi, kuşamı, saçı ve tıraşıyla kendini gösterebilmeli" diyor
Nevzat Atal
|
|
|
|
|
|
|
|
|