Yüzlerce yıl sonra bile tehlike yaratan sırlar
Richard Zimler'in yeni kitabı "Geceyarısı'nın Peşinde" 19. yüzyılın başında yaşanan acıları küçük bir çocuğun gözünden anlatıyor. Betül Akdoğan da "Sonra Bana Kuş Dediler" kitabıyla dikkat çekiyor.
Roman yavaş gelişen, uzun, düşsel bir yolculuk gibidir. Çok uzun okumalarda, söyler söyleyeceğini. Bir tür yatıştırıcıdır. Yalnız kalmayı beceremediğimiz anlarda, iyi yazılmış romanlar bizi kendimizle yüzleştirir. Şimdi size edebiyat dünyasında ilk kez 1989'da kısa hikayeleriyle yer alan Richard Zimler'den bahsetmek istiyorum. "Anholy Ghosts" ve "The Angelic Darkness" adlı yapıtlarını, tüm dünyada ses getiren "Lizbon'un Son Kabalisti" romanı izledi. "Geceyarısı'nın Peşinde", bir anlamda bu kitabın devamı sayılabilir. Romanda, 19'uncu yüzyılın başındaki Yahudi mistisizmi ve Portekiz Yahudileri'nin zorla din değiştirmesi, küçük bir çocuğun gözünden anlatılırken Afrikalılar'ın köleleştirilmesi gibi öğelere de yer verilmiş. Michael Eaude, Richard Zimler ile Porto sokaklarında yazarın "Geceyarısı'nın Peşinde" adlı romanını konuşuyor: "Porto'nun inişli çıkışlı, parke taş döşenmiş sokaklarında dolaşmak için insanın nefesinin de, bacaklarının da güçlü olması gerekiyor. Rehberimiz, upuzun boyuyla basketbol oyuncularına benzeyen yazar Richard Zimler. Bizi, romanın ilk yarısına sahne olan şehirde o gezdiriyor. Zimler' in çarpıcı eserini taçlandıran cümlelerden birinde şöyle diyor yaşlı bilge Benjamin: Sırlar, biz ölümlülere benzemez. Onlar, yüzlerce yıl sonra bile hala tehlikeli kalabilirler."
HER TÜRÜ BARINDIRIYOR Roman, bu sözlere uyan mistik bir anlatım içinde ilerliyor. Kahramanımız John, sevgili dostu Geceyarısı'nı bulup, ona özgürlüğünü geri verebilmek için Porto'dan yola çıkıp dünyanın neredeyse yarısı kat ederek, çok zorlu engeller silsilesini aşmayı göze alıyor. Kitap kolaylıkla sınıflandırılabilecek cinsten değil. Zaten yazar da şöyle diyor: "Bu, tek başına bir aşk ya da ahlak hikayesi değil; bir komedi ya da trajedi de... Ama içinde bunların hepsi var." Belki de onu, "Değişik derinliklerde okunabilecek çok sürükleyici bir maceranın anlatımı", diye tarif etmek en iyisi. "Geceyarısı'nın Peşinde", İnkılap Yayınları tarafından çıkarıldı. İyi roman sevenlere duyurulur. Bu kitabı dilimize Solmaz Kamuran çevirmiş. Can Yayınları, bu ay 19 yaşındaki Betül Akdoğan'ın kitabını yayınlıyor. "Sonra Bana Kuş Dediler" adlı kitapta, temiz bir dille kaleme alınmış bir uzun öykü var... Kitabın kahramanı, evlerinin bahçesinde toprakla, ağaçla, kuşlarla oynayan, her gün ağaç gövdelerine sığındığını söyleyen, annesi ile babası boşanmış yalnız bir çocuk. Hastaneye kaldırılınca hayali bir arkadaş edinip, onunla mektuplaşmaya başlar. Hastaneden çıkacağı gün, onu burada bir süre daha misafir edeceklerini söyleyen doktorlara ve annesine rağmen çocuk ümidini kaybetmez, mektup yazdığı arkadaşına öğütler vermeye başlar: "Hayat, gülüp de hiç yaşlanmayalım diye vardır." Necip Fazıl Kısakürek, insan ruhunun mistik-trajik dehlizlerinde cesurca dolaşmış, kendi "poetika"sını yazmış bir şair olarak modern Türk şiirinin, fikir ve dava adamı kimliğiyle de Türk düşünce hayatının baş aktörlerindendir. Çile, şairin, bütün şiirlerini ayıklayarak, düzelterek, sıralayarak oluşturduğu bir başyapıttır. Türk şiirinin temel taşlarından biri, Necip Fazıl Kısakürek, bu kez Yapı Kredi Yayınları'nda okuruyla buluşuyor. Sinemamızın sultanı Türkan Şoray ve edebiyat dünyamızın güçlü kalemi Selim İleri'nin buluşması bu ayki Hayvan Dergisi'nin kapağı oldu. Hayvan Dergisi yeni yazarlara, edebiyat dünyasından önemli kişilere yer veriyor aralık sayısında. Ragıp Duran'ın "Memleket Elden Gidiyor mu", Penguen Dergisi çizerlerinden Ersin Karabulut'un kendi hayat öyküsünü anlattığı "Bünyen Zayıf" başlıklı yazıları ile Sibel Tolunoğlu'nun, eleştirmen Hande Öğüt'le röportajı da dergi sayfalarında. Penguen çizerlerinden Yiğit Özgür'ün ergenlik öyküsü, Osman Cavcı'nın "İntikam Kadını" başlıklı yazısı, Emrah Serbes'in Fikret Başkaya ile "AB, Medya, Arafat" üzerine röportajı da ilgi çekici diğer yazılar arasında. Konulara baktığımızda yakın zamanda yitirdiğimiz, ünlü karikatürist Necati Abacı üzerine, eşi Sabahat Abacı'nın ve met üst'ün yazılarını; Semih Poroy, Latif Demirci, Emre Ulaş, Ercan Akyol ve Levent Gönenç'in çizgileriyle Oğuz Atay portrelerini; Sabri Kaliç'i sinemanın bilinmeyen yönlerini eğlenceli bir dille anlattığı yazısını; Mehmet Duru'nun pavyon alemi üzerine ünlü menajer Kürd Ali'yle söyleşisini; Sinan Sülün ve Emrah Serbes'in "Dikdörtgen Gökyüzünün Mahkumları" başlıklı röportajını görüyoruz. Şair ve sinemacı Orhon Murat Arıburnu'nun anısına meslektaşı Hüseyin Alemdar'ın kişisel çabalarıyla verilen Arıburnu Ödülleri'nin şiirdeki sahipleri belli oldu. Bu yıl 15'incisi verilen şiir ödüllerinde, Orhan Alkaya, Salih Bolat, Abdülkadir Budak, Hüseyin Peker ve Mehmet Mümtaz Tuzcu'dan oluşan jüri "yayımlanmış kitap" dalında ödülün Mehmet Öztek'in Varlık Yayınları'ndan çıkan "Sentetik Rüyalar" ile Arife Kalender'in Telos Yayınları'ndan çıkan "Deli Bal" kitaplarına verilmesini kararlaştırdı. Yılmaz Arslan, Metin Cengiz, Müslim Çelik, Turgay Kantürk ve Engin Turgut'tan oluşan "yayımlanmamış şiir kitabı" jürisi ise, ödülü Ali Özgür Özkarcı'nın "Kambur ve Harita" çalışmasına verdi. Önümüzdeki hafta sinema dallarında da sonuçlanacak olan Arıburnu Ödülleri'nin sahipleri, 9 Ocak 2005'te İstanbul'da düzenlenecek törenle heykelciklerine kavuşacak.
Sayım Çınar
|