|
|
|
|
|
Bu pozları verirken utandım
|
|
Turizmci, DJ, sunucu Rana Pirinççioğlu, yeni ismiyle Rana Erkan, son projesi için fotoğraf çektirirken "Önce zorlandım. Sonra bu benim işim diye düşündüm" diyor.
Fotoğraf çektirirken önce utandım
Rana Pirinççioğlu ünlü yıldızların fotoğrafçısı Nihat Odabaşı'nın karşısında zorluk çekmiş. Sonra "Niye utanıyorsun, senin işin sunuculuk diye düşündüm" diyor.
Rana Pirinççioğlu, herkes onu bu soyadıyla tanıyor ama yeni ismi Rana Erkan. Bundan sonra Rana Erkan diye yazacağım kimse "Kimdi bu?" diye düşünmesin lütfen. On parmağında on marifet var. Öncelikle turizmci. 1983 yılından beri önce rehberlikle başlayan turizm hayatı bugüne kadar sürmüş. 1993 yılında tesadüfen Power FM'de program yapmaya başlamış. İki hafta önce 11 yıldır program yaptığı Power FM'den Power XL'e geçti. Ama bugün burada onun farklı bir meziyetini, meslek haline getirdiği başka bir yönünü konuşacağız. Pirinççioğlu yurtdışında Master of Ceremonies olarak adlandırılan mesleği için çektirdiği fotoğrafların hikayesini ve özel hayatını anlattı...
* Sizin yaptığınız mesleğe yurtdışında "Master of Ceremonies" adını veriyorlar. Türkçesi nedir? Türkçesi yok aslında. Şimdi "Sunucu" desem son derece basit kalacak. Tabii ki sunuculuk da yapıyorum ama ayın zamanda da metin yazıyorum. En iyisi işi başından anlatayım. Annem İngiliz, benim de ana dilim İngilizce. VIP Turizm'de çalışırken çeşitli organizasyonlarda sunuculuk yapıyordum. Sonra bu işi geliştirmeye başladım.
* Ne farkınız var sunuculardan? Ne ben onların yaptığını yapabilirim, ne de onlar benim. Sunucularla kendimi çok farklı kulvarlarda görüyorum. Biraz sanat yönetmenliği, biraz metin yazarlığı, biraz sunuculuk yapıyorum aslında.
* Master of ceremonies deyince hani seremonilerin uzmanı, piri falan gibi bir şey demek değil mi? Çok megalomanca geliyor ama adı bu. Bir şirket bana geliyor. Örneğin geçen yıl Zorlu Holding'in 50. yılıydı. Bana kendi dokümanlarını, web sayfalarını veriyorlar ve diyorlar ki "Bizim için bir organizasyon yap." Ben de oturup önce detaylıca bu şirketi çalışıyorum. Zorlu ne yapar, ne eder hangi kulvardadır, kimleri hedefe alır? Bütün bu araştırmaların sonunda ortaya bir hikaye çıkarıyorum. Bütün metinleri kendim yazıyorum. O şirketin ruhunu ve istediklerini yansıtacak bir metin oluyor bu. Bazen işin içine teatral öğeler de katıyorum, şov katıyorum. Artık şirketin yapısı neyse.
* Sonra da çıkıp sunuyorsunuz. Sonra da çıkıp sunuyorum. Bazen organizasyonun büyüklüğüne ya da çeşidine göre birkaç sunucu daha oluyor ama işin temelini ben oluşturuyorum. Ama maalesef Türkiye'de bu meslek daha hiç bilinmediği için organizasyonunu yaptırmak isteyenlerin aklına en son ben geliyorum. Ne zaman, "Sunucu kim olsun?" diye düşünüyorlar, o zaman beni arıyorlar. Yani son dakikada aranıyorum. Öyle olunca o şirketi yaptıklarını, ruhunu hissederek kendi hazırladığım metinle geceyi sunma şansım ortadan kalkıyor.
* Böyle gecelerde görmeye alıştığımız isimler genelde mankenler ve televizyon sunucuları. Onları nasıl buluyorsunuz? Bazıları çok iyi, doğruya doğru ama çoğunluk değil. Düşünsenize, sizin bir şirketiniz var ve bir sunucuya bütün organizasyonu emanet ediyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz, sunucu gerçekten çuvallamış. Asıl çuvallayan o değil, şirket oluyor aslında. Benim bir prensibim var, gecenin sunucusu kim olursa olsun, kendisini ön plana çıkaracak, kendi reklamını yapacak hareketlerde bulunmamalı. Orada bir şirketi temsil ediyor çünkü. Ona çizgiye dikkat etmek lazım. Ayrıca bir de son günlerde samimiyet ile laubalilik arasındaki dengenin kaybolduğuna inanıyorum. Samimilik güzel ama laubalilik seyirciyi hoşnut etmiyor bence.
* Hangi şirketlerle çalıştınız bugüne kadar? Çok fazla var. Kongreler, defileler, açılışlar hepsinde görev aldım. Ayrıca sadece sunum da yapmıyorum, şirketleri çalıştıktan sonra o şirketin çalışanlarına motivasyon sağlayacak konuşmalar da gerçekleştiriyorum. Böyle çalışmalarım da oldu.
* Organizasyonlarda mutlaka aksilikler olur. Böyle durumlarda ne yapmak gerekir? En güzeli olduğunuz gibi davranmak. Doğal olmak. Yanlışsa "Yanlış yaptım" demek. 20 yıl önce başıma bir şey geldi hiç unutmuyorum. 1980 sonrasıydı ve uluslararası bir sempozyumdu. Kenan Evren de izleyiciler arasındaydı. Herkesi İstiklal Marşı için ayağa davet ettim. Herkes ayağa kalktı. Sonra birden bire rock müziği çalmaya başladı. Yaklaşık beş saniye kadar sürdü, sonra İstiklal Marşı başladı. Ama ben o beş saniyede bittim, yaşlandım yani. Amatör olduğum için kıpırdayıp bir şey de söyleyemedim.
* Görüntünüz önemli ama siz aslında sesinizle para kazanıyorsunuz. Hem organizasyonlarda hem de radyoda. Sizin ayrılmanızla birlikte yanılmıyorsam Power FM'in kadın DJ'i kalmadı. Radyoda erkek sesi mi tercih ediliyor? Doğru, Power sırf erkek oldu. Kadın sesinin durum radyoda enteresandır. Çok iyi kullanmak gerekir. Hakikaten iyi bir ses olması gerek çünkü kadın sesi özellikle radyoda çok kulak tırmalayıcı olabiliyor.
* Siz nasıl 11 yıldır kalabildiniz? Ben alaylıyım, kendimi yetiştirdim. Sesimi daha alçak kullanmayı öğrendim bir kere. Eğitimsiz kadın sesi çok rahatsız edici olabiliyor. O yüzden de reklamlarda, radyolarda daha çok erkeklerin sesi kullanılıyor. Beni bile rahatsız ediyor bazı kadın sunucuların sesleri. Ben bunca yıl kendimi duya duya, çalışa çalışa başardım.
* Niye Power XL'e geçtiniz? Cem Hakko orayı daha genç yapmak istiyordu. Doğru çünkü oranın dinleyicisi daha genç, daha eğlenceli. Benim yaptığım program XL'in formatına daha çok uyuyor. Çok seviyorum açıkçası yeni radyomu bana daha uygun gibi geliyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|