Zerendud
Mevlanakapı'da surların dibinde küçük bir "cam" imalathanesiydi. Barakadan bozma bir yer... Kapısının önünde bir kaç kamyonu dolduracak cam kırıkları... Ama barakanın içine girildiğinde "ateş tuğlaları" nın çevrelediği bir cehennemi sıcak... Cam değil de sanki "sıcak" kaynıyordu tuğlalardan örülmüş kazanda... Kazanın iki başında üstleri çıplak adamlar... Biri, bir demir boruyla ateş harmanından bir tutam alıyor, terden fırtınaya kesmiş soluğunu ateşe veriyor ve o soluk, borunun ucunda mesela ya bir çay bardağı ya da tabağı olarak şekilleniyordu. Bir kaç "cam" parçasının şekillenip hayatiyet kazandığını ilk kez bu imalathanede gördüm. Bu "hayatiyet", neredeyse on beş yıl sonra yazacağım ve 1980'de çıkan "Çaylar Şirketten" şiir kitabımda Almanya'ya işçi olarak giden bir cam ustası Rasim'in mektubunda yer alacaktı. Rasim, "Çaylar Şirketten"in kahramanı, şoför muavinliği yapan Halil'e yazdığı mektupta, Almanya'daki yaşamını şu satırlarla anlatıyordu: "Diyorsun ki ben de yazıldım ve önümde 50-60 kişi var ve buranın durumu hakkında bilgi istiyorsun. Sana kısaca anlatayım. Elime şahsen 700 ile 800 mark geçer. Lojmanda duruyorum. 80 mark kira... Yemeğimi kendim yapıyorum. Fabrikaya gelince. Almanya'nın en büyük fabrikası. Ama en az para veren fabrika. Bazen fıska, bazen kalıpçı, bazen de çubukçuluk yapıyorum." 30 kasım salı akşamı Tophane-i Amire'de Paşabahçe Mağazaları'nın "Tarih-Kültür-Cam" konsepti kapsamında hazırladığı yeni koleksiyonu "Camda Sanatlı Yazı" sergisini gezerken bütün bunları düşündüm. Cama hayat veren fıskacı, kalıpçı, çubukçuları... Uygarlığın can damarı camı, sözün resmi olan yazı ile buluşturanları düşündüm. Altı bin yıllık tarihi olan "yazı"yı, tarihi beş bin yıla uzanan "cam" ile bir araya getirenleri düşündüm. Ve "Zerendud" önünden bir süre ayrılamadım.
CAM USTALARI "Zerendud" sözcüğü, altın yaldızla yazılmış anlamına gelmekte ve adını bu sözcükten alan "Zerendud Kutu" üzerinde, bir tekke levhasından alınmış yazı yer almakta... "Ya Hafız", "Ey insanları ve mahlukatı koruyan Allah" anlamındaki bu yazı, kutunun kapağı üzerine altın yalnız kullanılarak uygulanmış... Kutunun kenarları ise madalyon ve çiçek motifleriyle süslü... Bu "zerendud"un görünen yüzü... Gizli anlamı ise şöyle: Özlü sözleri göz önünde bulundurmak ve yaşatmak amacıyla yazılan tekke levhaları, genellikle usta hattatlarca değil de dervişler tarafından yazılmış... En belirgin özellikleri ise dervişlerin yazdıkları eserde adlarını belirtmemeleri, bir başka deyişle bu levhaların "ketebesiz", yani imzasız olmaları... Bir de bunu düşündüm... "Camda Sanatlı Koleksiyonu" on dokuz parçadan oluşuyor. Selçuklu ve Osmanlı'dan, adı sanı belirsiz dervişlerden son dönemlerin en önemli hat ustası Emin Barın'a izler ve izlenimler var hemen hepsinde... Bu izler ve izlenimleri, sanat ve estetikle bütünleştiren adı dervişler misali belirsiz tasarımcı ya da tasarımcıları başta olmak üzere, yine dervişler misali adı-sanı belirsiz cam ustalarını, sözü alınteri ve göz nuruyla camda kalıcı bir armağan kılanları yürekten kutluyorum. Tophane- i Amire'nin yapısına oldukça uygun Paşabahçe'nin tanıtım sergisi, bir gün içindi. Gönül, bu serginin daha uzun süre açık kalmasını isterdi. Neyse ki Ankara, İzmir ve İstanbul'daki on iki Paşabahçe mağazasında bu sanat eserlerini izleme olanağınız var. Tabii, sınırlı sayıda üretilen bu eserler meraklılarınca hemen tedavülden kaldırılmazsa...
|