|
|
|
|
|
Portakal bayramını kutluyoruz
|
|
Sera icad oldu, mertlik bozuldu. Oysa eskiden her meyve ve sebzenin kendi zamanı vardı. Şimdi alternatif beslenme yanlıları portakal bayramına hazırlanıyor.
Bu "küresel ısınma" dedikleri şey bu olsa gerek. Farkındasınız değil mi? Birden bire iki mevsim yok oluverdi. Uzun zamandır ne bahar yaşıyoruz, ne de güz. Oysa bence tabiatın en güzel iki zamanı bu kaybolan günlerdir. Birinde yeşilin envai çeşidini görürüz. Tabiatın nasıl adım adım uyandığını. Diğerinde, sonbaharda ise o büyülü sarı, toprak, kırmızı renklerini. Artık uykuya çekilen doğayı. Bir duygu yoğunluğu ile birlikte. Peki ama, sonbahar neden sadece hüzün ile bir araya gelir? Açıkçası sonbahar ve habercisi olduğu kışın cazibesini tam yaşıyor muyuz emin değilim. Bu zamanın çoğu kez "Hadi şu ıslak günler bitsin de yaza kavuşalım" diye geçiştirilmesi ne yazık!
MUTFAKTA DÖRT MEVSİM Biliyorum artık "sera" icad oldu, "mertlik" bozuldu. Oysa eskiden her meyve ve sebzenin kendi zamanı ve mahallinde yendiği günlerde, kış meyveleri, sebzeleri vardı... Şimdi de "alternatif beslenme yanlısı" olanlar bu otantik çerçevelerin peşindeler. Yeniden. Yani kışın portakal bayramını kutlamak için hazırlıktalar... Nereden çıktı bu terkedilmiş mevsim mersiyesi diyeceksiniz. Onu da anlatalım. Vakıa vaadolunmuştu. Üç dört ay içinde göreceksin diye. Ama ihtimal vermemiştim. Mahcubiyetle okumaktayım. Hayır, sadece mahcup değil. Coşku ile, şaşırarak. Gökçen Adar'ın "Mutfakta Dört Mevsim: Sonbahar Kış" kitabından söz ediyorum. Yine malum ekip iş başında: Hülya Ekşigil yayıma hazırlamış. Ahmet Ağaoğlu fotoğrafları çekmiş. Epsilon Yayınevi, 360 sayfa. İlkbahar Yaz kitapları için söylediğimizi tekrar edeceğiz: Her mutfağa lazım. Ege'nin de kokusunu sofranıza taşıyacak!
|
|
|
|
|
|
|
|
|