|
|
|
|
|
|
Güneş Sanem'e güldü
İki haftadır yağmurlarda çekim yapmaktan bir hal olmuştum. Sonunda güneş yüzünü Sanem Çelik buluşmasında gösterdi. Üstelik randevu mekanı da güzeldi otomobil de.
Genç Kadın (Ben) ağlayarak Paşabahçe'nin yolunu tuttu. Ağlıyordu ve yaşadıklarına çok kızıyordu. Ama kızdığı şey kendisi idi. Yüzsüzlüğü, artık komik hale gelen tutkusu ve sevgi adına yaptığını söylediği takıntıları. Üstelik yaklaşık yarım saat sonra Türk televizyonlarının parlayan yıldızı Sanem Çelik ile buluşacaktı... Göz yaşlarını sildi, makyajını yaptı. Sonra da makyajı akmasın diye bir süre içini çekti. Ardından devreye Paşabahçe'nin büyülü manzarası girdi. Altında 1.9 cc hacminde turbo dizel motora sahip, henüz tam anlamıyla piyasaya bile çıkmamış yeni Skoda Octavia vardı. Otomobilin mükemmel müzik sisteminden, Yıldız Tilbe'nin Aşk Perest albümünü çıkarıp Robin Williams koymanın ve biraz havaya girmenin vakti gelmişti. Güneş bana çaktırmadan gülümsüyordu, deliriyordum çok yoruyordu. Denize bakmaktan neredeyse otomobili kullanamaz hale gelmiştim. Pencereyi açıp deniz havasını içime çektim. Saat öğleden sonra 3'ü biraz geçiyordu. Ve değerli silah arkadaşlarım gazetemizin Balmumcu sırtlarındaki genel karargahında ruhlarını teslim ederken ben Sanem Çelik ile buluşma gayesi ile sahillerde sürtüyordum! Bugünlerde Aliye dizisi ile yeniden gündeme gelen Çelik, aslında gönül telimizi "Kara Melek" isimli dizi ile titretmişti ilk kez. Güzel ve rol sırasında kaşlarını kaldırmayan bir kadının da kötü kadın tiplemesi yapabileceğini, üstüne üstlük bir de popüler olabileceğini ispatlayan genç sanatçı bu rolü sonrası uzun süre saklanmıştı. Ama Aliye ile yeniden profesyonel televizyon izleyicilerinin gönlünde taht kurdu. Üstelik bu kez iyi niyetli, çok ağlayan ve yavruları için savaş veren bir kadını canlandırıyordu. "Bir oyuncu için en zor ama bir o kadar da eğlenceli şey yepyeni bir karaktere hayat vermektir" diyordu yeni rolünün içeriğine dair. Randevumuz, dizinin çekim gününe denk gelmişti. Gitmem gereken mekan Paşabahçe SSK Hastanesi idi. Nejat İşler'in çalıştığı hastane sahneleri burada çekiliyordu. Skoda Octavia'mı daracık bir yere park edip çekimin yapıldığı kata çıktım. Sanem Çelik çok ciddi görünüyordu çekim sırasında. İçimden "Yandık, şimdi gereken sinerjiyi nasıl oluşturacağız" dedim. Ancak çekim bitip yanımıza geldiğinde genç, tatlı, komik ve cıvıl cıvıl biri vardı karşımda. Hatta Reiki yöntemleri ile sette çalışan arkadaşlarının baş ve bilumum ağrılarını garantili olarak geçirebiliyordu. Kendi adı ve karizması üzerine kurulu bir dizide baş rol oynayan bir yıldız için şaşırtıcı derecede alçakgönüllü idi. Ayrıca herkesin üzerinde birleştiği bir ortak fikir vardı: "Sanem çok iyi otomobil kullanıyordu."
OTOMOBİL KÜLTÜRÜNE SAHİP! Çekimden 15 dakika çaldık ve hemen aşağıda bizi bekleyen Skoda Octavia'mızda aldık soluğu. Otomobili milimetrik park etmiştim ama anahtarları ben aracı park ettiğim yerden çıkarmadan istedi. İnsan tabi ister istemez geriliyor. Düşünsenize henüz fotoğrafları çekmemişim, gazetede herkes beni bekliyor. Otomobile bir şey olması halinde Balçiçek Pamir'in beni "Neşe" içinde bekleyen yüzü canlanıyor gözümde. Biraz daha titriyorum. Fakat (Gerçekten şoför yalakalığı yapmıyorum) Sanem'in direksiyondaki kendinden emin halleri beni rahatlatıyor. Sonra yanına oturuyorum ve onu dinliyorum: "İlk otomobilimi 19 yaşındayken aldım. 1973 model bir Beetle idi. Onu o kadar güzel kullanıyordum ki herkes şaşırıyordu. Bazen trafik olmayan bir yokuşta kavrama çalışmaları yapardım. Sonra birçok otomobilim oldu ama Beetle'ımı hiç satmadım. Bu arada bu otomo bil ne kadar kolay kullanılıyor böyle. Ve dizel olmasına karşın ne kadar atak" Burada hemen devreye girip, çocuğu gol atmış anneler edasıyla Octavia'yı anlatıyorum. 6 ileri özel vites sisteminden ve genel konfor özelliklerinden bahsediyorum. Bu arada uzun düzlüklerde Sanem'in gaza yüklenmesi gözümden kaçmıyor. Sağlam bir viraja geliyoruz, hemen devreye giriyorum: "Düzde iyi gidiyorsun da güzelim, bir de viraj performansını görelim!" Bu cümleyi 'paralı günde' birbirine çaktırmadan laf sokan bir kadın edasıyla sarfettim. Ama Sanem Çelik de bir anda "Kara Melek" gülümsemesini takınıp virajdan alnının akıyla hiç fren yapmadan geçti. İtiraf ediyorum, kıskanmadım ama saygı duydum. Çünkü otomobil konusunda benim gibi "Aklını kaçıracakmış gibi olan" çok az sayıda kadın tanıyorum. Sanem ile otomobil kültürü özelliklerimiz de uyuyor. Ben de otomobilimde müzik, pencerelerin açılması, sigara içilmesi gibi mevzuların kontrolümde olmasını severim. Bu fikir alışverişi sonrasında uzun yol arkadaşlığının altından başarı ile kalkacağımıza karar verdik. Tek sorunumuz kimin daha çok otomobil kullanacağı konusunda oldu. Bir an bu müthiş otomobilin yönünü güneye çevirelim ve deniz kenarı bir yere varıncaya kadar sürelim istedik. Ama setten gelen "Neredesiniz?" telefonu bizi gerçek dünyaya geri döndürdü. Fotoğraf için Paşabahçe'ye giderken gördüğüm bir ara sokağı seçtik. İşte tam o anda Güneş, Sanem'e gülümsedi. Gerçi o çok ciddi 'Aliye kıyafetleri' içindeydi ama o da bana gülümsüyordu...
Rahşan GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|