Zaman Tanımalı
Fransızlar Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ziyaretine rağmen Türkiye hakkındaki düşüncelerini değiştirmediler.
Bir ara sosyalist hükümetin milli eğitim bakanı Claude Allegre artık lise bitirme sınavlarında "dissertation" yazma mecburiyetini kaldıracakti ki Fransa'da kıyamet kopmuştu. Fransız kültürünün köküne kibrit suyu dökmekti bu! Artık Fransa'dan da Fransızlıktan da bahsedemeyiz diyerek eğitim sendikası militanları toplanmış, yollara dökülmeye hazırlanmıştı. Bahsi geçen stil, Fransızlar'ın kompozisyon kalıbı. Bir rivayete göre Çin'den gelmiş, bir başkasına göre tamamen orijinal. Giriş- gelişme-sonuçtan oluşmaz, giriş ve sonra bir ve iki diye ayrılır sonra onlar kendi içinde ikiye ve bir kez daha... Eğer bir bilimsel makale yazıyorsanız ya da sınavda bir soruyu yanıtlayacaksanız, kağıdınıza bakar bakmaz ana fikriniz, etrafında gezdirdikleriniz küçük, büyük esas, ayrıntı ne kadar fikriniz varsa, elle koymuşcasına bulunur nizamda olmalıdır.
FRANSIZLAR ESNEK DEĞİL İşte herhalde bu kalıp nedeniyle ki mutlaka faydaları da vardır- Fransızlar bir parça dikdörtgen düşünürler. Esnek değillerdir. Bu kalıba uygun düşünmek, beynini ona göre formatlamak hiç kolay değildir. Ama bir süre sonra bu bir yaşam biçimi haline dönüşüyor. Fransız taksi şoförleri, Türk meslektaşları gibi mesela valizi otomobilin arkasına bir şekilde sıkıştırmaya çalışmaz uzun uzun hem valize hem otomobilin bagajına bakar: Hesaplar, düşünür ve karar verir. Ve mesela "sığmaz" diyebilir! Müslüman ülkeler genelde otantik ülkeler diye ele alınır bu kültürde. Hatta bir önceki dışişleri bakanı Hubert Vedrin gibi düşünen ve konuşanlar da çoktur. Batı'nın bu dünyada demokrasi tavsiyeleri yapamayacağını söylerken, ders veremeyeceği manasında değil, karşı tarafın otantik kültürü nedeniyle alamayacağını kasteder. Bu dünyadaki liderlere ait de iki görüntü vardır. Dinli olup olmaması fark etmez. Her halükarda Müslümandır, yani ibadet eder olması şart değildir, o kültürdendir. Gerçi Türkler'in Kemalist mirası takdir edilir ama Türkiye de otoriter rejimle yönetiliyordur. Üstelik, iktidara geldiklerinde, Tayyip Erdoğan ve hükümeti ılımlı ya da değil ama İslamcıydı Fransızlar için. Beklenen dışarıda ve içerde eski politikaların devamı fazladan ülkenin renginin, ruhsarının da değişmesiydi. Öyle olmadı. Kıbrıs politikasının ardından, ilk kez başbakan "sözde" diye eklemeden "Ermeni soykırımı'' dedi ve tıpkı onların başbakanı gibi (Jospin ve Cezayir) "arşivlere bakmaya" çağırdı. Karşı tarafın dini, imanı konuşulmuyor, tersine Erdoğan muhataplarını bir din kulübüne ait olma ihtimaliyle suçluyor. Gazetelerde günlerdir Fransızlar'ı cezbetmeye gelen Türk başbakanından bahsediliyor ama radyolara ve talk show programlarına bakılırsa halkın yerleşik fikirleri, yerlerinden kıpırdamış dahi değil. Mitterrand'ın deyimiyle belki de "zamana zaman tanımak lazım."
Belkıs Kılıçkaya
|