|
Çetelerin iktidarları hiç bitmez
|
|
Mahallenin namusunu ya da garipleri koruyan babayiğitlerin zamanı gerilerde kaldı. Günümüzde artık başkasının adına tetik çeken kabadayılar çoğunlukta.
Garibanı korumak, fakire mangiz dökmek veya mahallenin namusunu göğüsleyip kasatura sallamak gibi kimilerince "babayiğit"likle yorumlanan hayat, galiba çok gerilerde kalmış bulunuyor. Zamanımızda başkasının adına tetik çekmek gibi "vekaleten kabadayılık" yapılıyor. "Makineli" teknolojik "baba"lık, doğuştan olan cesareti bir tetikçiye "ciro etmek" gibi bir davranış "Külhani literatör"de yer bulamıyor. Pusuya düşürmek, arkadan vurmak gibi zorbalığın üst katına çıkan davranışlar çok üst düzeylere kimi zaman bürokrasiyle birleşerek ulaşmıştı. Kırmızı Bülten'le uluslararası alana çıkan bireyler ile örgütleşip "Çetele"şenler, pasaportun yeşiline kadar ulaştılar.
Üst düzey düğünlerde tören fotoğraflarında bile yer aldılar. Ve cenaze törenlerinde devleti temsil eden zevatın onlarla aynı safta yer alışı, hukuk kadar, toplumu da zedeledi. "Balina", "Kasırga", "Fırtına 2", "Kaplan" ya da "Örümcek" diye adlandırılan seri operasyonlarla, deliller ortaya konulup, kamuoyu aydınlatılıyordu. Çok değil, 24 saat sonrasında bataklığın kurutulmadığı, aksine yeşerdiği, mahkeme kararlarıyla ortaya çıkıyordu. Polisin yakaladığının serbest kalışı ile "Kasırga" operasyonlarının "Rüzgar" bile olmadığı yorumları yapılacaktı. "Silahlı çete kurmak", "İhaleye fesat karıştırmak", "Adam kaçırmak, fidye almak" gibi isnatların yer aldığı iddianameler de zanlılar da "toz" oluyordu. Aralarında eski bakanların da bulunduğu, önemli bürokratların bazı çete mensupları ile görüşmelerini yansıtan ses bantları arşivlerde yer buluyor ve olup bitenler, "vukuat-ı adli"den bile sayılmıyordu. En küçüğünden en büyüğüne kadar "adalet"i sarsan hadiseler devlet içinde bazı sorumluların "atalet" içinde olduğunu göstermişti. Söylenen ne ilkti ne de son olacaktı: "Ya Devlet başa, ya kuzgun leşe..."
TARİHİ "ÇETELE" Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi, Çakırcalı'dan Fehim Paşa'ya, Oniki'ler Çetesi'nden Hrisantos'a kadar bir yığın isimle sayfalar oluşturur. "Devlet baba" dışında herhangi bir "büyük baba" nın olması mantıken mümkün değildir ama ne yazık ki zamanımızın babaları, "Devlet Baba"yı "Şam Baba"ya çevirmişlerdir. Devletin dışında "baba" kabul etmemek hususiyeti, "babadan kalma" dır ama biz oldum olası, bireylerin babalık gösterilerini hep tiyatro gibi izlemişizdir. Malum hikaye, kime baba dediysek... Soy-sopla alakalı birinci dereceden aileye dönük "baba" lığın ahlaken çökerek bu anlayışa teslim olmasını anlamak güçtür. Suyun çıkışı hep aynıdır. Muhitlerinin namlı külhanileri gazinolar, kahvehaneler, balozlar, meyhaneler ve tulumba koğuşlarında, kumarhane "manosu" ve umumhane "gaco"su hayat bulmuştur. Bunun yanı sıra bir de bazı "Paşa baba"lar için çalışanlar vardır. Mesela Fehim Paşa, Bedirhani Şamil Paşa veya Arnavut Tahir Paşa'ya sırtını verip başkasının makamı ve apoletinin gölgesinde cesaret büyütenler olmuştur. Bu "kiralık" zorbaların işbirlikçisi ve koruması kimdi deseler, Fehim Paşa'nın adı verilebilir. Tarihin hiçbir safhasında Fehim Paşa kadar nefret ve kin büyüten başka bir çeteci yoktur. Saraya mensup bir süt anneden süt içmiş olmasına rağmen nasıl böylesine "sütü bozuk" olabileceği de hayreti muciptir. Babası İsmet Bey'in II. Abdülhamid ile "süt kardeşi" olduğunu bilmesek, düşünmeden herhalde "helal süt emmedi" yakıştırmasını bile yapabilirdik. Demek ki bu işin "süt"le falan bir alakası yok.
BİRKAÇ KÖTÜ ADAM Aksaray kabadayılarının oluşturduğu "On ikiler" çetesi günümüze gönderme yapan şerir örgütlerinin en büyüğüdür. Abdülhamid devrinin sonlarında nam salan çetenin reisi Tıflıbozzade Kahraman'dı. Devlet katına ulaşmışların isimlerinden Süleymaniyeli Abdullah esmerliği ve şivesinden dolayı "Arap" olarak tanınıyor, karanlıklar aleminde "Abu" olarak çağrılıyordu. Babaları tarafından İstanbul'a okumaları için gönderilmişler, ağabeyi Kamil Beyrut gümrük nazırlığına, Abdullah ise zorbalığın şahlikasına yükselmişti. Kim vurduya gitti sanmayın. Hariciye Nezareti'nde başkavas olup "Mir-ül-Ümera" rütbesi ile mensupları ile cebi doldurmuştu.
|