|
|
Gerçek aşklara acilen ihtiyacımız var
Hint mitolojisine göre kadın ve erkeğin yaratılışı şöyle olmuş.... Önce kadın; Tanrı yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı, rüzgarın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini buna ekledi. Onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu, saksağanın gevezeliğini, kumrunun sevgisini kattı. Bütün bunları karıştırdı, eritti ve kadın yaptı. Yarattığı kadını sevsin diye, erkeğe armağan etti. Erkeğe gelince... Tanrı kaplumbağanın yavaşlığını, boğanın bakışını, fırtına bulutlarının kasvetini, tilkinin kurnazlığını, boranın dehşetini aldı. Sülüğün yapışkanlığını, kedinin nankörlüğünü, hindinin kabarışını, gergedan derisinin sertliğini onlara ekledi. Bunların üzerine ayının kabalığını, bukalemunun şıp sevdiliğini, sivrisineğin vızıltısını kattı ve erkeği yarattı. Bu kadarla da kalmıyor Hint mitolojisi, Tanrı "Yarattığı erkeği adam etsin diye, kadına verdi" bile diyor. Ve yıllar boyunca kadın bütün kültürlere, bütün sanatlara estetik kaynağı olmuş. Kadın denince akla zarafet, güzellik, incelik gelmiş hep. Ve feminen her şey yumuşaklığı, hoşluğu çağrıştırmış. Ve yine erkek denince güç, korunma, kudret gelmiş akla çağlar boyu. Maskülen her şeyde sertliği simgelemiş hep. Öyle olmuş olmasına da, gelin görün ki yozlaşmayla beraber bütün her şey değişti maalesef. Şimdi İstanbul'da bir sokaklara çıkın, ya da hiç sokaklara çıkmayıp evde TV açın ve gece alemini gösteren bir magazin programını seyredin. Ben kadınlarda artık maalesef kültürlere kaynak olan zarafeti bırakın bir yana, normal bir kibarlık bile göremiyorum. O magazin programlarına bakınca sadece ya da sokağa çıkınca saç baş bir yana gitmiş, alkolden dağılmış bir takım kadınlar ve onların yanında parasından başka hiçbir değeri olmayan bir takım sonradan görmeler görüyorum. Nerede o eski zarif kadınlar, nerede o eski salon erkekleri?... Emin olun çok sosyal olan ben bile artık gece sokağa çıkmaktan nefret eder oldum. Sokakları bambaşka bir ekol, bambaşka bir kültür aldı. Biz de mecburen yerimizi onlara bıraktık. Hal böyle olunca, bu kombinasyonun yaşadığı ilişkiler, sözde aşklar da tabii ki çok suni ve yüzeysel oluyor. "İlişkiler" ya menfaat için ya da sadece "dostlar alışverişte görsün" misali yaşanıyor. Buralardan tabii ki gerçek aşklar, gerçek sevgiler çıkmıyor. Zaten ne bu adamlar, ne de kadınlar gerçek aşkı, sevginin derinliğini anlayabilecek kapasiteye, kültüre sahip değil. Geçenlerde yurtdışından gelen bir arkadaşım "Peki gerçek İstanbullular bu keşmekeşte ne yapıyor, onlar nerelere gidiyor?" diye sordu. Ben "Onlar artık gezmiyor, ev partilerinde buluşuyorlar. Sokağa sinemaya, konsere, tiyatroya ve restorana gitmek için çıkıyorlar" dedim. Ama ben yeni jenerasyondan umutluyum, onlar daha doğal, daha ayakları yere basarak yetişiyorlar. Ve bu silikonlu, estetik güzellerinin yerini zarif, spor yapan doğal kızlar alacak. Ve yine bu sonradan görme para babası, maço tiplerin yerini kültürlü,kültürlü, beyefendi, doğal erkekler alacak. Hadi ama bu değişime acilen ihtiyacımız var. Ve tabii bu değişiklikten sonra yaşanacak gerçek aşklara da!
İlşki cadısı AYŞE
|