|
|
|
|
|
Reiki öğrenin
|
|
Reiki din, tarikat ve inanç sistemi değil, prensipleri kişinin inaçlarına ters düşmüyor. İnsanı stresten kurtarıyor, ilaçların yan etkilerini azaltıp iyileşmeyi hızlandırıyor.
*** Bir başkadır benim memleketim
Bebek yokuşunun başındaki çiçekçinin her cuma benim için Kuran okuttuğunu öğrenince gözlerim doldu. En kısa zamanda kendisini ziyaret edeceğim. Çevremdeki herkesin sağlığımı ve iyiliğimi istemesi beni çok duygulandırıyor.
Büyük kızımız Gizem "Reiki nedir" diye sorunca çok kısa bir reiki yazısı yazmaya karar verdim. Reiki, Japonca iki kelimeden oluşuyor. "Rei'' spritürel bilgelik şuur, "Ki" yaşam gücü. "Ki" her varlıkta var olan tüm yaradılışın devamını sağlayan evrensel enerji. Reiki tekniği bu evrensel yaşam enerjisini yönlendirip harekete geçirmenin bir ilim ve sanatı. Reiki terapisinde evrensel enerji, şuurlu olarak hem fiziksel bedene akıyor hem de enerji bedenlere kişinin ihtiyacı oranında denge ve şifa sağlıyor.Reiki din veya tarikat değil. Reiki bir inanç sistemi değil. Ben inanç sistemi derken iki ayrı şeyden bahsediyorum. Reiki başka bir şey. İnanç sistemi ayrı şeyler. Reiki zihin kontrolü veya hipnoz değil. Reiki masaj tekniği değil. Reiki kanal enerjisi olmadı gibi tek bir organizasyona veya belirli bir zümreye de ait değil. Faydaları; kişinin inançlarına ters düşmez, doğal ve destekleyici bir metot ve bütün diğer terapi metotlarıyla birlikte kullanabilir. Kişinin sevgi ve şefkat duygularını çoğaltıp ruhsal gelişme ve güvenini sağlar. Kişiyi stresten kurtarır. Yaşam boyu kullanılabilir. Şuurlu bir enerji, en çok ihtiyaç duyulan bölgeye kendi kendine gider. Reiki dokunmayla akmaya başlar. (İlaçların yan etkilerini azaltır ve iyileştirmeyi hızlandırır.) Reiki bu enerjiyle uyumlu olan herkes tarafından kullanılabilir. Reiki'yi kullanabilmek veya faydalanabilmek için herhangi bir kültüre, dine veya inanca gerek yok. Kişi inansa da inanmasa da bu enerji aynı elektrik akımının kablodan geçmesi gibi reiki veren kişiden alıcıya alıcınınihtiyacı oranında akar. Her birimiz bütünün bir parçası olarak birbirimize bağlıyız. Kendimizi evrensel sevgi, bilgi ve güce açınca bunu parçası olduğumuz tüm yaradılışa da akıtırız. Bir kişinin evrensel bütünlükle bütünleşmesi tüm insanlığı o bütünlüğe yaklaştırır. Bunu sürekli hatırlayarak sorumluluğumuzun bilincinde olmalıyız. Sevgi bütün şifanın kaynağıdır. (Referans; Nilgün Thompson'nın Reiki öğretimi için kullandığı notları.)
HASTANEDE ÜÇ GÜN 8 Eylül'de kemoterapi için üç hafta önce yaptığımız gibi N. Serdar Turhal hocanın denetiminde Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin (Academia Hospital) onkoloji servisindeki bir odada üç gün yattım. Orada her şey çok iyiydi, ama eve gelince yan etkilerini anlatmayacağım çünkü çok üzülüyormuşsunuz. Bir terslik olmazsa bu tedavi son, diye gık demeden çekeceğim zorluklarını. Ama şu kadarını söyleyeyim size saçlarımın nasıl çıktığını yazmıştım. Daha yayınlanmadı. Bütün o minicik asker saçlarım da döküldü. Güzel kokulu tütsüleri olan çanlarından huzur verici sesler çıkan mabetlerde yaşayan budist rahiplere döndüm. Türkan hemşire izinliydi. Bu sefer meleklerin başı Canan Caner iki elimde de damarı hiç acıtmadan halletti. Diğer melekleri Ayşegül, Derya, Selma, Mine, Tomris, Tuba her dakika yanımdaydılar. Kimitansiyonumu, kimi kalp atışımı, kimi ateşimi ölçüyor ve ilaçlarımı tam zamanında değiştiriyorlardı. Bunlar rutin bakımlar diyeceksiniz ama bu kadar kuvvetli bir tedavide takip çok önemli. (Ankara'da da aynı benim ilaçlarımı kullanan bir tanıdığımızın kemoterapi verilişi sırasında kalbi durmuş ve anında müdahale edilerek yaşama döndürülmüş.) Öyle ki folyoya iyice sarılmış, kapalı ilaç şişelerini ellerine zarar verdiği için eldivenle tutuyorlar. Nasıl bir zehir olduğunu anlamanız için yazıyorum.
YEMEKLERE "HAYIR" DİYEMEDİM Yemekhane personeli İnci, Muazzez iştahsız halimle bile bana kebap tadında köfteleri, sevmediğim çorbaları bile çok farklı tatlar koydukları için çok güzel yedirdiler. Mine, Hasan, Ergün odayı ben istemesem de pırıl pırıl yaptılar. Seyfettin'in ise iki küçük televizyonu var. İkisini de artık bazı kanalları pırıl pırıl seyredecek şekilde ayarladı. En komiği dışarıda hava 30 dereceyken ben ilaçlardan üşüyorum diye neredeyse kat kaloriferi büyüklüğünde kocaman bir elektrik sobası getirdi, taktı. Ben ısındıkça tellerden birini kapattık. Eve dönüşte Bebek yokuşunda pazar yerindeki sokakta sürekli duran çiçekçimiz var ya onun önünden geçerken arabadaki arkadaşımız döndü "Bu çiçekçi size her cuma Kuran okutuyormuş'' dedi. Gel de ağlama. İlk fırsatta bulantım biter bitmez onu ziyarete gideceğim. "Bir Başkadır Benim Memleketim."
|
|
|
|
|
|
|
|
|