Hayat hatırlamaktır!..
Dünya Alzheimer Günü için bir başlık istendiğinde fazla düşünmedim: "Hayat hatırlamaktır" sözcükleri döküldü dilimden. Hatırlamadığı zaman insan, ne kadar içindedir hayatın? Ya da... Hayat "o"nun ne kadar içindedir, ne kadar dışında?
*** Pencereden bakan beyaz saçlı kadın... Dışarıya sonbahar geldiğini bilmiyor; biliyorum... Bu yapraklar da neyin nesi dökülen? Yaprak neyin nesi? Ya da yaprağın rengi? Saat kaç, bilmiyor; biliyorum. Bugün ayın kaçı? Ne gün, ne hafta, ne mevsim, ne şu asude sonbahar! Ne zaman, ne mekân... Siz kimsiniz, biz kimiz? Şimdi herşey karanlık ve uzun bir tünelin dehlizlerinde... Kayıp... Yaşanmış bir hayat; kayıp.
*** Ellerinden öpen bu sarı saçlı çocuk kim? Ömrün kurumuş nehirlerinin atlası gibi duran elleri uzanıyor saçlarına acıyla... Sevecek biliyorum. Ve fakat... Sevgisini söyleyememenin, bilememenin, hatırlayamamanın derin acısı gözlerinde. En çok sevgiyi ararken zorlanıyor beyninin karanlık dehlizlerinde. Acıyor içi... Solgun yanaklarına inen gözyaşlarını siliyor. Gözyaşlarını hatırlıyor, evet! Şimdi hayat, sadece bir kaç damla gözyaşından ibaret... Gerisi... Yok! Dün boşlukta... Yaşananlar karanlıkta. Dün olmayınca bugün de yok aslında... Yarın da. Şu an, sadece şu an; gözyaşlarının hissedilen ıslaklığında yaşanan. Hayat hatırlamaktır; hiç şüphe yok. Hayattaysak hatırlarız ve... Hatırladığımız kadar varız! Bu şehir, bu sokaklar, bu İstanbul nereye gitti? Uçtu gitti doğduğun kasaba, büyüdüğün ev, alfabeyi öğrendiğin okul gitti. Cumhuriyetin ilanında doğduğu için koymuşlardı adını ya; cumhuriyet çekti gitti kalbinden... O çok sevdiği, üzerine toz kondurmadığı Mustafa Kemal; kutsal aylar boyunca indirilmiş bütün hatimlerde ezberlenmiş dualar, uçtu gitti. İftar vakitlerini beklemiyor artık sofralar; ezanlar beş vakte çağırmıyor hiç bir şekilde. Bitti unutulmanın son cüzünde bütün imanlar!
*** Lakin... Bazen de... Hiç hatırlamamaktır en iyisi, kimbilir? Unutup gitmektir yaşananları. Çok ta şansız sayılmazsın "ey unutan beyaz saçlı kadın!" Düşünsene çektiğin onca acı da savrulup gitti "unutuluş"un rüzgârlarında. Beynin esrarengiz dehlizlerindeki sonsuz kararlıklarda yitip gitti. Ne mutlu sana!.. Dün yok artık yüreğini kanatan insafsız bıçak darbeleriyle zamanda. Bugün dünden habersiz yaşanıyor; ne mutlu sana! Belli ki... Yarın da zerrece takmayacak bugün olanları aklına. O ne müthiş bir kalkandır; yüreğe düşman hayli insanazmanlıklara? Düşmanlarını çaresiz kılacak yegane silahtır unutmak; unutma!
*** Savaşları ve katliamları hatırlamak iyi mi sanki? Hayatımda kaçan bütün şampiyonlukları unuttum gitti ben de... Şu an yeni bir zafere "yazı"lıyorum zamanda.
*** Dışarıda, yapraklarıyla hayatı birer birer terkeden şu asude sonbahar! Bilmemek iyi... Kainat ölüyor ne de olsa! Unutmak, ahh unutmak! Belki de sunulmuş en büyük armağandır hayata!
|