| |
|
|
Keşke zamanında komünist olsaymışız!
Dünkü Sabah'ta Mehmet Altan'ın yazısını okurken "Keşke biz de komünist olsaydık" diye iç geçirdim. Çünkü bir dönemde komünizmi seçip, sonra bundan vazgeçen ülkelerin sırtı yere gelmiyor. Yerleşik kapitalizmin ülkeleri bunları yere göğe sığdıramıyor. "Aman bunlar yeniden komünizmi özlemesinler" diye, sermaye götürüyorlar. Onlara kucaklarını ve AB kapılarını da açıyorlar. Komünizmi ekonomik sözlüğünden çıkartan Komünist Çin'in yabancı sermaye rakamlarını vermiş ve Türkiye'nin rakamları ile karşılaştırmıştı Mehmet Altan.. Bugüne kadar Çin'e yapılan yabancı sermaye yatırımı tam 867 milyar dolarmış. Bugüne kadar Türkiye'nin aldığı toplam yabancı sermaye yatırımı ise 18 milyar dolarmış... Sonuçta, biz Cumhuriyet Türkiyesi olarak 80 yılda, Komünist Çin'in son dönemde her yıl çektiği yabancı sermaye miktarının üçte birini alabilmişiz... Düşünebiliyor musunuz? 80 yıl komünizmin her çeşidinin her gördüğün yerde başını ezme politikasını, "Resmi İdeoloji" olarak benimseyeceksin. Ve kapitalist ülkelerin ekonomileri, Komünist Çin Serbest Pazar'a geçti diye, sana 80 yılda yaptıkları yatırımın üç kat fazlasını her yıl Çin'e yapacaklar. Açık açık komünizmi seçseydik, sanki ne değişirdi sosyo-politik yaşamımızda? Dün Kızılcahamam'daki bilinçlendirme toplantısında AK Partililer'e hitaben konuşan Başbakan Erdoğan, nelerin değişeceğini söyledi mesela? - Artık Ankara'da oturup, elinde cetvel ve gönye ile toplum mühendisliği yapılan siyasetin sonu geldi! Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, asla vazgeçemeyeceğimiz kavramlardır. 1940 model demode dogmalarınıza göre bir millet tanımı yapamaz, keyfi bir demokrasi anlayışını dayatamazsınız. Sanki 20'nci Kongre'de konuşan Kruşçef, Stalin dönemini yeriyor. Veya prestroikayı başlatan Gorbaçov, bir dönemin bittiğini ilan ediyor gibi.. 1946'da çok partili demokrasiye geçen Türkiye'de, 2004 yılında bunlar hâlâ konuşuluyorsa. Hâlâ finansal ve sınai mülkiyetin büyük bölümü devletin elindeyse. Neticede şimdi Macaristan da, Polonya da NATO üyesi değil mi? Bulgaristan ve Romanya bile Türkiye'den önce Avrupa Birliği'ne girmeyecekler mi? Kaçırdık fırsatı. Dolaylı biçimde komünizmi uygulayacak yerde, açık açık "Biz Komünistiz" deseydik. Parça parça uyum kanunları ile kendimizi liberal demokrasilere benzetmeye çalışmak yerine, bir anda "Komünizmi bıraktık" diyerek topyekün yenilenseydik. Şu Avrupa Birliği, Doğu Avrupa'nın en doktriner Marksizminin uygulayıcısı Doğu Almanya'yı, hiçbir kritere bakmadan içine aldı. Sanki Doğu Almanya Batı Almanya'nın bir eyaletiydi. Ve sanki Traband'lar, Volkswagen'leri küçük kardeşiydi. Biz hala demokrasinin tarifini yapalım. Özelleştirme hala uzak bir hedef olarak önümüzde dursun. Doğrudan komünist olamaz mıydık yani?
|