| |
'Dırdır' dediğin Çin işkencesidir
Mehmet Barlas'a Cevap.
Geçenlerde dedim ki: "Herkes Arzu Balkan'a akıl veriyor. Kimi 'hemen ayrıl' diyor; kimi affetmesini tavsiye ediyor... Bari ben de Tamer Karadağlı'ya danışmanlık yapayım..." Ve devam ettim: "Bu çapkınlık ve şantaj olayı evli kaldığı sürece Tamer beyin kafasına kakılacaktır. İlgili ilgisiz her durumda, manavdan karpuz alırken dahi, tekrar tekrar Arzu hanım tarafından kendisine hatırlatılacaktır: Dırdır da dırdır! Dolayısıyla Tamer bey, hayatın kendisine zindan edilmesini istemiyorsa, zaten çivisi çıkmış bu evliliğe bir an evvel son vermelidir."
Vay sen misin bunları söyleyen! Anında ünlü bir feministimizden mesaj geldi: "Sen kadınların yaptığı dırdırı boş ver de, asıl erkeklerin öldürdüğü kadınlardan söz et!" Ben de o e-postaya şu cevabı yazdım: "Konu bu değil... Dırdır yapmayalım!" Öyle ya... Olur olmaz sebeplerle erkeklerin kadınları öldürdüğünü ben bilmiyor muyum? Bırakın istatistikleri filan, şu toplumda bir yıl yaşamak yeter de artar bile bunun farkında olmak için. Ancak konu başka... Benim iddiama ancak şöyle cevap verilebilir: "Hayır, eğer evliliği sürdürürlerse, Arzu hanım, bu olay yüzünden Tamer beye dırdır yapmayacak..." Bunu diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Bal gibi hepimiz biliyoruz ki... Benzeri durumlarda kadın erkeği affetmiş gibi görünür. Gel gelelim hayat boyu o olayı kullanarak adama isteklerini yaptırır... Hatta bazen, hiçbir talebi olmasa dahi sadece ve sadece kapris için erkeği iğneli sözleriyle sinir eder. Gördüğünüz gibi: Ben ne diyorum... Ünlü feministimiz ne diyor! Neyse... Beni asıl şaşırtan ne oldu, biliyor musunuz? Mehmet Barlas'ın 'kadın dırdırı'nı kurusıkı atan silaha benzetmesi. Niye derseniz... Hayır, itirazım bu benzetmeye değil. Olabilir: Barlas'a göre dırdır, gerçek kurşunlar atmayan, patlayan ama öldürmeyen bir tabancayı andırabilir. İtirazım şu: Kurusıkı niye küçümseniyor? Çünkü dırdırın amacı zaten öldürmek değil... Yaralamaktır! Ancak yaralamak deyince aklınıza kan gelmesin. Ruhsal yaralar açmak, mahcup etmek, utandırmak, bezdirmek, canını sıkmak, huzursuz etmektir dırdırın hedefi. Ve böylece... Adama 'illallah' dedirterek; arzu, istek ve kaprislerinin yerine getirilmesini sağlamaktır. Şöyle düşünün: Birisi günde üç öğün kulağınızın dibinde kurusıkı tabancayı patlatıyor. Olmadık anlarda, durup dururken. Evden çıkarken, arabada, TV seyrederken ya da tam uykuya dalacakken... Hatta ve hatta tam uykunun en güzel anında... Pat! 'Uyan da cevap ver. Niye öyle yaptın, niye böyle yapmadın?' Dırdır da dırdır, dırdır da dırdır.
Barlas'ın 'kurusıkı atan silahtır' diyerek küçümsediği dırdırı, eskiler 'Sürekli damlatan musluğa' benzetmişlerdir. Tıp! Tıp! Tıp! Yani bir nevi Çin işkencesi. Öldürmeyen ama çıldırtan bir işkence. "Yeteeer" der mahkum, "yeter, her şeyi itiraf etmeye, ne isterseniz yapmaya hazırım." Özetle dırdır müthiş bir kadınsı silahtır. O kadar etkilidir ki, bırakın gerçekten patlatmayı, kadının "Bak eğer dediğimi yapmazsan, dırdıra başlarım" demesi dahi yeter. Ve her erkek bunu bilir!
|