Terörün muhalefeti ele geçirmesine engel olmak gerekir
Siyasal alanda meşruiyete en yakın kavram "muhalefet"tir. Siyaseti vareden şey de muhalefet olgusudur. İnsanoğlunun "itiraz" hakkı, insan oluşunun tarihsel ve siyasal doğasından gelmektedir. Düşünmek, hissetmek ve eylemek gibi kabiliyetler ancak "itiraz"ın bir hak olarak kabul edilmesiyle mümkündür. "İnsan onuru" da tarihsel süreci içinde gelişen "itiraz" sayesinde tartışılmaz bir değer konumuna erişmiştir. Eğer insanoğlunun "itiraz" etme yeteneği olmasaydı hayat da gelişemezdi. Bunun siyasal alanda "muhalefet" temsil eder. Sadece muhalefette olmak gibi kategorik birşey de değildir bu. İster iktidar partisi olsun, isterse muhalefet partisi, değişime sahip çıkıyorsa, hayatı daha iyi kılmak için doğru noktalara itiraz ediyorsa, düşünce ve eylem alanında itiraz hakkı ile uyumlu bir siyaset üretebiliyorsa, siyasal meşruiyeti de o oranda kurar ve derinleştirir.
Küreselleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan güvenlik kaygıları dünyanın pekçok yerinde yeni itirazların ve muhalefet biçimlerinin ortaya çıkmasına yol açıyor. Dünyayı sorgulayan beyinler yeni refah stratejilerinin yoksul halkları daha çok yoksullaştırmasının yaratacağı yepyeni krizlere çok uzun zamandan beri dikkat çekiyorlar. Öte yandan küreselleşmenin yarattığı dinamizm, pekçok topluluğun kendi yerli değerleri ve kimlik bütünlükleri konusunda kaygılarla donanmasına yol açıyor. Bu da dünyanın pekçok yerinde ciddi tepkileri ve toplumsal/siyasal hareketleri besliyor. Bu tepkilerin varlığı dünyanın gidişatını tartışmak açısından son derece gereklidir. Muhalefet hareketleri küreselleşmenin ahlaki bir boyut kazanması bakımından en önemli şanstır. Hatta denebilir ki küreselleşmenin en büyük fırsatı "küreselleşme karşıtı" hareketlerin varlığıdır.
Tüm bu olguları rayından çıkaran ve herşeyi insanlık karşıtı bir noktaya öteleyen ise, küresel bir boyut kazanmış olan terördür. Terör insanoğlunun doğal itirazlarını yıkıcı bir zihniyet durumuna dönüştürmeye çalışmaktadır. Dünyanın gidişatına itiraz eden hareketleri kör bir eylem düzeninin içine çekmektedir. Yoksul bölgelerde taban bulan terör, bu bölgelerden çıkmış iyi eğitimli insanların toplumsal, siyasal ve kültürel "kaygılarını" kendi "lojistiği" haline getirecek argümanlar da kazanmıştır. Batılı ülkeler içinde yaşayan iyi eğitimli insanların küreselleşmenin zararlı yönlerine dönük entellektüel itirazları da terörün zihniyet alanı tarafından kuşatılabilmektedir. Dolayısıyla yeni/küresel terör sadece bir silahlı tutumu değil, aynı zamanda bir "zihniyet durumu"nu da ifade etmektdir. Bu nedenle yeni terörle mücadele etmek için sadece "asayiş ve güvenlik mücadelesi" yeterli değildir. Siyasal, toplumsal ve kültürel bir "zihniyet mücadelesi" gerekmektedir. Bunun için dünya güvenliğinin sadece zengin ülkelerin tekelinde olması yerine "bütün ülkelerin güvenliği" düzeyine çıkarılması gerekir. Refahın paylaşımında yeni ve yoksullarla dayanışmaya yaslanan stratejiler üretilmelidir. "Güvenlik" ve "refah" paylaşılmazsa ve herkesin "ortak değer"i haline gelmezse, "itiraz" hakkı ve "muhalefet" terörün sahasına geçecektir. Teröre, doğal olan bu hakları ele geçirme fırsatı verilmemesi dünyanın en önemli gündem maddesi olmalıdır. Dünyanın her yerinde muhalefetin doğal yollarla varolmasını ve karar mekanizmaların etki etmesini sağlamak, barışın tek teminatıdır...
|