Malın olacak ki...
Bilinir. Ege ve Akdeniz köylerinde miras bölüşülürken, ekili, nispeten verimli iç araziler, topraklar oğullara, ekmeye biçmeye elverişsiz sahil toprakları kızlara gidermiş. Ege ve Akdeniz; turizm, oteller, tatil köyleri vesaire sayesinde sonradan çok sayıda varlıklı "kız evlat" ve "damat" çıkardı. Talih kuşu, denizden gelmişti. Balık; itilmiş, denize dökülmek üzere olan kadının oltasına vurmuştu. "Kaşık düşmanı", sürüldüğü toprakların ağalarına, babalarına inat, sahillerin efendisi olmuştu; elbet her şeyin üstüne bu kez "öteki erkekler", kocalar oturmadığı takdirde. Buna karşılık, Anadolu'nun verimli-verimsiz, mümbit-çorak, büyük-parçalanmış çoğu toprağında, "balık" yoktu. Kadın, zaten oltadaki balıktı.
*** Bu kez, "hak" devletten, Meclis'ten geldi. Ama "batıl" zail oldu mu? Sizin köye yeni kanun uğradı mı? Kadınların en az yarısının hala tarıma, toprağa, kocaya, babaya, ağabeye bağlı ve bağımlı olduğu bir ülkede, "medeni kanun"un fiili, geleneksel, kadim zincirleri kırması kolay değil. "Yarısı" bile muhtemelen iyimser. Evliliğin o yarısı, çoğunlukla büyük aşkların, sevinçte ve kederde her daim bir izdivaçların eşit ortağı olmadığı için, hanenin erkek mahkemesi onu her gün yeniden yeniden mahkum ettiği için, "medeni kanun" kapının önünden şöyle bir geçer. Kapıyı tıklamaz, içeri adım atmaz. Mesele, boşanınca artık şöyle böyle olacağı değil, kadının, "boşanma" fikrinin bile yanına yaklaşıp yaklaşamadığıdır. Çocuklar, şiddet, ailenin öfkesi, yakıştırmalar, dulluk belası, geçim korkusu, binbir neden, "halkalı köle"den bir "zincirli kürek mahkumu" yaratmıştır çoktan.
*** Yine de kanun iyidir. Atılmaya, kovulmaya, incitilmeye, kırılmaya karşı, hiç olmazsa maddi bir sigorta. Adanmış hayatların, yıpranmış bedenlerin, kırık kalplerin, manevi yıkımların, sessiz kabullenmelerin amorti tesellisi. Teselli, çünkü, uyanıp da sözleşme yapmadıkça, "bütün malın, mülkün" değil, kanun sonrasında "edinilen mallar"ın bölüşümüne dair teselli ikramiyesi. Lakin, Türkiye'nin yoksul, yoksun, mülksüz, malsız büyük çoğunluğu için, bu kanun "ironi"dir aynı zamanda. Anca karnını doyuran, anca açlık bastıran, mal-mülk bir yana, insanca paylaşacak bir sofrayı, derme çatma bir yuvayı zor bulan binlerce hane ve aile için şaka gibidir. Mesela, Avukat Nazan Moroğlu, yerinde bir benzetmeyle, boşanmanın, "bir anonim şirketin tasfiyesine benzer" hale geldiğini söylüyor. Hayatı, dünyayı, ortak yaşamı, evliliği hep şirket mantığıyla kavramış, gündelik işler, meşguliyetler, iş bölümleri, eğlenceler arasında hep "takas"a girmiş ve birikmiş, yığılmış, istif edilmiş, tasarruf ve mülk edinilmiş sermayesi kabarık olanlar için elbet öyle. Bu açıdan "adil" görünen kanun, geriye kalan milyonlar açısından, zaten derin olan adaletsizliklerin üstünde "medeni bir süs" gibi kalır. Şıktır tabii!
|